Home » Konuk Yazarlar » Türkiye, İslam, Ortadoğu ve Toplumlar Üzerine Deneme-1-
Türkiye, İslam, Ortadoğu ve Toplumlar Üzerine Deneme-1-
ÖZKAN ŞAHİN
Sokak Filozofu
İslam, ister geçmişten günümüze ulaşmış bir gelenekler bütünü, isterse yaşanmazsa olmaz bir hayat tarzı olarak kabul edilsin, dünya üzerinde geniş bir taraftar kitlesi ile varlığını sürdürmektedir. Lakin sürdürülen bu varlık, yaklaşık üç asırdan beri sınırları, şekli, yapısı, niteliği ve hatta adı bile belli olmayan bir değişim (inkılap ya da irtica) hareketinin baş unsuru olmuştur.Kendine has özellikler taşıyan ve her sosyolog, her tarihçi, her ilahiyatçı için bol malzemeli bir araştırma-değerlendirme konusu olan bu değişim süreci, evrensel ve soylu bir sonuca ulaşamadan çürük bir balon gibi patlamaktadır. . Bu başarısızlığın, bu patlayışın tek sebebi gelenekçi-muhafazakar düşüncenin bünyesinden türemiş o görüş değil. Onlara göre “ İslam Dünyasındaki her türlü ilerici hareket dış güçler – başta büyük şeytan, emperyalist kafir ABD ve eski tüfek emperyalist AB- ve bu dış güçlerin İslam ülkelerindeki kültür ve kapital kompradorları tarafından engelleniyor”.Bu iddia şüphesiz hafife alınmayacak kadar önemli bir iddiadır ve büyük doğruluk payının olduğunu büyük bir araştırma yapmadanda görebiliriz. Lakin daha odaklanmış bir disiplinle araştırı ve düşünürsek bu iddianın belirttiği sebepten daha önemli, daha kuvvetli sebepler karşımıza çıkacaktır. . Her türlü başarısızlığın sebebini bir dış güce bağlamak, toplumun kendi ruhuna kendi elleri ile yerleştirdiği kaba bir kibirin varlığının ve sonuçları bilimsel bir göz ile değerlendirme hasletinin yokluğunun göstergesidir.Bu ve buna benzer yaklaşımlar dünyadaki her türlü kaba muhafazakar gruplarda karşılaşacağımız bir yaklaşımdır. Örneğin büyük lider Gandhi, Pakistan’la kanının son damlasına kadar savaşmaya ahd etmiş yobaz bir Hindu genci tarafından öldürülene kadar kimse bir Hindu’nun bir Hindu’yu öldüreceğini düşünmüyordu. İsrail devleti tarihinin en büyük suikastlerinden birini, Filistinli bir Müslüman eliyle değil, İgal Amir adlı mutaassıp bir yahudi eliyle yaşadı. .
Öz eleştiri kişi ya da toplumun değişim ve gelişim maratonu içerisinde kendisine büyük hasletler kazandıracak soylu bir eylemdir. Öz eleştiriyi elinin tersi ile itip, kibir ve aşağılama yoluyla hakim olup gayeye ulaşma düşüncesi tarihin en büyük yıkımlarını meydana getirmiştir. Şeytan kibiri, kale almazlığı, ve yaptığı-yapacağı üzerine düşünmediği için cennetten kovulmuş ve tüm insanlığın başına bela olmuştur. Geçtiğimiz yüzyılda, dünyanın en kültürlü toplumlarından biri olan Alman toplumu, balıkları memnun etmek için Marmara’ya altın saçan Deli Sultan gibi davranmış, tüm birikimini bir köşeye fırlatıp, Birinci Dünya Savaşında aldıkları yenilginin hıncını, bağnaz bir milliyetçi kibir ile birleştirerek dünya’ya hakim olmaya çalışmış ve tarihinin en büyük mahvını yaşamıştır. .
İnsan “ben fakirim” demeden zengin olmak için çabalamaya başlayamaz. Yakışıklı veya güzel olmaya karar verebilmek için ayna karşısında kendi çirkinliğini seyretmiş olmalıdır. Peki aydınlanmak isteyen, içinde bulunduğu kötü hale her gün lanetler yağdıran bu koskoca toplum ne olacak? Bocalamak ve her savaşta yenilgi kader mi? Biz mi çok karamsarız, yoksa zaten en baştan yenildik mi? ….! Silahları çöpe atalım o zaman, geriye doğru yürüyen adımlar bize yeter! .
Doğunun destan geleneği ve destan birikimi, Batıya göre oldukça zengindir. Bu gün bile çağdaş doğu edebiyatının romanları, öyküleri destansı özellikler ve destanlardan aşırılmış unsurlar taşır. Bu, biz Doğuluların, Batılılara göre kahramanları ve kalem ile matlığına renk katılmış zaferleri çok sevdiğimizin bir göstergesi.Ailelerimiz bizi kahramanlar olmamız için yetiştirir ve bizde bu dürtü ile minik kahramanlar olarak sokağa çıkar, küçükte olsa birkaç destana adımızı kazımak isteriz. Masallardan ziyade kahramanlık öyküleri ile büyümüşüzdür, ya hayberin ya da ona benzer bir savaşın destanıyla. Birçoğumuz ismimizi bir destan kahramanından ya da bir destan içerisinde varlık gösteren herhangi bir unsurdan almışızdır. Ve kahraman gibiyizidr, hükmeden… Aldığımız en büyük yara eleştiridir, yapacağımız en büyük ayıp yine eleştiri. Peki herkesin kahraman adayı ve eleştirinin ayıp olduğu bir coğrafya da kişilerden nasıl öz eleştiri bekleriz? Bu basit soru