Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi
Kitap okuyan toplumlar ile toplumların gelişmişliği arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu artık herkes tarafından kabul gören bir gerçektir. Kitap okuyan toplumların dünyayı daha iyi algıladıkları ve çağdaş yaşam değerlerini daha erken benimsedikleri için kent kültürü ve çağdaş toplum olma yolunda daha rahat ilerlemektedirler. Ülkemizin kişi başına kitap okuma düzeyi yönünden okumayanlar sınıfında olması ile insani gelişmişlik yönünde dünya sıralamasının sonlarında olması arasında da bir ilişkinin kurulması da yüksek olasılıktır.
Gelişmiş batı ülkelerinin kişi başına yıllık gelirleri ile eğitim düzeyi arasında da bir ilişki kurulmakta olup, eğitim düzeyi bir yıl artınca kişi başına milli gelirin 4000 dolar artığı hesaplanmaktadır. Bu bağlamda eğitim düzeyini artıran ve okuyan toplumların gelişmişlik düzeylerinin bir tesadüf değil bilinçli bir sürecin sonucu olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede ülkemizin okumaya daha fazla önem vermesi, insanın okul kitabı dışında da değişik konuları okuması ve bilincini yukarı çıkarması yaralı olacaktır.
Ülkemizin yöneticileri hep kitap okuyan kişilere karşı şüpheli olmuştur. Bugün dahi söz söyleme cesareti olanların okuyan yazan kişiler olması nedeniyle hep hedef gösterilen, cezalandırılması istenenlerin başında onlar gelmektedirler. Ancak aykırı görüş oluşturan olmayınca da toplum toptan yeni ufuklar açmakta zorlanmaktadır. Genelde örgütlü kişiler çoğunlukla okuyan, biraz da kazandıkları bilgi ile sorgulayan kişileridir. Bu bağlamda bilgilerini de çevresine yazdıkları veya etkilendikleri kitap veya benzeri materyaller ile sağlamaktadırlar. Bu bağlamda sorun kitapta değil, kişinin dünyayı nasıl algıladığına ve ona uygun ne tür strateji çizdiğine bağlıdır. Kişinin doğru analiz yapması ise ancak yine farklı kitap okunması ile sağlanacaktır. Bu bağlamda kitap değil zararlı olan, ne okuduğunu iyi analiz edemeyen, veya doğru strateji çizemeyendedir. Okumayı ve gelişmeyi yine de kitap üzerinden sağlamayı benimseyelim ve kitabı sakıncalı görmeyelim. Okuyandan zarar değil yarar gelecektir.
Ülkemizde zaman zaman özellikle de son yıllarda artan ekonomik ve sosyal sorunlardan bunalan insanlar toplumun örgütlenemeyeceği ve çözüm yolları bulunamayacağı kaygısı hakim oluyor. Toplum genelde sessiz kalması, belirli konulara karşı inisiyatifsiz kalması ile okuma oranı arasında da bir ilişki kurulmaktadır. Ayrıca toplumun okumadığı ve belirli diziler ve programlar ile TV kanallarının başına kilitlendirildiği ve gerçekleri görmelerinin bilinçli olarak engellendiği savı da sıkça işlenmektedir. Tam da bu sıralarda hep arzu ettiğimiz ölçüde toplumu gerçekten çağdaşlaştırmanın yolunun kişinin kendi kendisini eğiterek sağlanmasının kitap ve diğer yayın organlarının okunması ile gerçekleşeceğini düşüncüğümüz bir ortamda Adana’da Kitap Fuarı bölgeye yeni bir ışık saçtı.
Tüm Fuarcılık Yapım AŞ (TÜYAP) ve Türkiye Yayıncılar Birliği tararından düzenlenen ve Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından Adana’da ilk kez düzenlenen Çukurova Kitap Fuarı TÜYAP tarafından ilk defa İstanbul, Bursa ve İzmir’in ardından Adana’da gerçekleşti. Bir çoğumuzun yeterli katılım olmazsa bir daha buraya kitap fuarı gelmez dediğimiz fuara beklenilenin üstünde bir ilgi vardı. Çukurova Kitap Fuarı kelimenin tam anlamıyla yoğun kitapseverlerin akınına uğradı. Benim de konuşmacı olduğum Çukurova Kitap Fuarına ilgi gerçekten beklenilenin çok üstündeydi. Aynı anda birçok kitap stadında tanınmış saygın yazarlarımız okurları ile buluştu, aynı anda birkaç salonda da söyleşiler yapıldı. Binlerce kişinin ziyaret ettiği fuarda değişik başlıklar altında panel ve söyleşiler düzenlendi. Fuarda „bilim ve çevre“, „Göç ve edebiyat“, Küreselleşme ve Ekonomi“ „Kent ve edebiyat“ „şiir“ gibi birçok konuda söyleşiler gerçekleşti Fuarı yaklaşık 200 bin kişinin ziyaret ettiği düşünülüyor, Fuara yaklaşık 400 kuruluş ve yayın evi katılmış. 63 farklı etkinlik düzenlenmiştir.
Birkaç yıldır Adana Fuarını değişik vesileler ile izleme fırsatı bulmaktayım. Ancak geleneksel hafta sonu zaman geçirmek, çocukları dışarı çıkarmak için bir yer olma anlayışının bu defa olmadığını gördüm gibime geldi. Fuardaki yüzlerin bu defa biraz daha farklı olduğunu, daha çok okuma yazmayı seven, biraz daha kendisi ile barışık insanların gezindiğini gördüm. Çok sayıda yazarın katılımıyla renklendirdiği fuara özellikle üniversiteli öğrencilerin büyük ilgi göstermesi beni ayrıca umutlandırdı. Daha fazla üniversite öğrencisi katılmak istemiş ancak zamanın final sınavlarına denk gelmesi nedeniyle istenilen düzeyde zaman ayıramadıkları görülmektedir. Umarım ileriki yıllarda takvim biraz da öğrencilere göre ayarlanır.
Fuara ilk ve orta öğretim kurumlarından da yoğun bir ilgi vardı. Çocuklara okuma sevincinin kazandırılması için binlerce kitabı bir arada gören öğrenciler için bir umut oluşturmuştur. İsterim ki ileride düzenlenecek olan fuarlara Milli Eğitim’e bağlı bütün öğrenciler Belediye otobüsleri ile taşınsın ve çocukların kitapla tanışması sağlansın.
Edebiyat dünyasının önemli isimlerini okurlarla buluşturan fuara Adana dışında Güney illerinden Gaziantep ve Antakya’dan kitap almak ve söyleşileri dinlemek için gelen kişilerin görülmesi de beni umutlandırdı. Çevre il ve ilçelerden gelen yurttaşların katılımı ile daha da kalabalıklaşan kitap fuarına ayrı bir tat ve renklilik katmıştır. Fuarda karşılaştığım TÜYAP sekreteri Deniz Kavukçuoğlu ve şair Ataol Behramoğlu, yazar Hıfzı Topuz’a kitap fuarının devamını istediğimizi belirttiğimde fuarın güneyde tuttuğunu belirttiler. TÜYAP yöneticilerinin de memnun kaldığı ilgi önümüzdeki yıllarda fuarın devam edeceği anlamına gelmektedir. Bildiğimiz yayınevi yönetici ve sahipleri de organizasyondan ve ilgiden memnunlardı. Tabii yine çevreye ve bilim kitaplarına ilgi azdı diyebiliriz. Ucuz kitapların alındığını, ancak kitapları pahalı bulan birkaç kişiye de rastladım. Ancak merak ettim acaba kaç kitap bu sürede satıldı? İlgi ne yönde gelişiyor?
Çukurova ile kitap arasındaki ilişki bir kez daha kendisini fuarda göstermiş oldu. Bugüne kadar Türkiye bilim ve sanatına önemli sayıda yazar ve sanatçı katmış olan Çukurova’da böylesi bir fuarın düzenlenmesi öncelikli hakkıdır diye düşünüyorum. Çukurova ve edebiyat denilince akla çok sayıda tanınmış yazar gelmektedir. Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer İzgü, Recep Bilginer, Turan Altuntaş ve daha niceleri. Bir zamanların moda deyimi ile fukaralık edebiyatı, köyden kente göç olgusu, işçi pazarı, pamuk tarlalarında ırgatlık, ağalık, pavyon kültürünü konu alan edebiyatımızın seçkin duru Türkçe ile yapılan eserlerinin en iyileri Çukurova’da yazıldı. Çukurova’nın yaşam biçimi ve değerleri yazarlarımızın romancılığı sayesinde dünyanın her tarafında bilinir ve okunur oldu. İmkan sağlanırsa, bereketli topraklarının yeni şair ve yazar çıkaracağını düşünüyorum.
Her günümüzün, kitap ile geçmesi, beynimizi bizim için yazan bütün eli kalem tutan insanların bilgileri ile ışıldaması yarınlarımızın daha aydınlık olmasına katkıda bulunacaktır. Kitap okuyan toplumlardan korkulmaması gerekir. Çukurova’nın yabancısı olmadığı edebiyat ve kitap bereketli toprakları yeniden çağdaş ve ileri bir konuma getireceğine olan inancım bir kez daha kitap fuarı ile arttı.
Çukurovalının hak ettiği kitap ile buluşma sevinci önümüzdeki yıllarda daha da renkli geniş katılımın sağlanmasının gerçekleşmesi dileği ile diyelim.