• Farkedilmeyi Farketmek

    Arif Ali ATAY

    Toplumda bulunan tüm değerlerin irdelenmesi, değişik açılardan aynı noktaya bakabilmek becerisi gösterebilmesi beni hep meraklandırmıştır.
     
    Bu savın derinliğine inilmesi ve bilimsel bir şablona oturtulması belkide mümkün görülmemektedir.
     
    Şimdilerde düşünüyorum da: fark edilme olgusunu fark etmek bile benim için bir şans.
     
    Evet, evet baktığımızda şöyle etrafımıza; neler neler var ki canlı-cansız değerler hiç ama hiç fark edilmemiş hatta fark edilmeyi bile fark etmemiş.
    Bunları söylerken, tabii ki dar bir bakışla değil, koca bir evrenin ulaşabilecek boyutlarına kadar sinerek…
     
    Soluyarak başlayalım dünyamıza usulca sokulmaya, ama yalın, ama üryan.
     
    Nefes aldığımıza havanın hangi kimyasal oranlar karışımı ile içimize nüfus etmesi günlük bilgi hanemizde olmaya bilir. Bu doğal… Ama doğal olmayan içimize dolan havanın bizde yarattığı olumlu ya da olumsuz etkileri. Etkilenmesinin insan yaşamdaki numerik karşılığı. Yani ömrün süresi. Yani yaşamın uzunluğu… Yani zaman… Yani zamandaki en önemli unsur… Tabii ki kimine göre, kimine göre diyorum çünkü yıllar önce, dışardaki yoğun yağıştan neredeyse hocanın sesini duyamadığımız bir mayıs ayında Londra’nın eskimiş binalarının bir giriş katında; Prof.J. Simith hepimize sordu. Zaten hepsi hepsi 11 kişiydik ve pazarlama konulu bir dersti.
     
    Soru şu:
     
    <<  Sizin için en önemli değer nedir?>>
    Değişik yanıtlar geliyor.
    –          Sağlık-Para-Makam
    –          Para-Sağlık-Başarı
    –          Doyum-Sağlık-Para gibi gibi…
     
    Ama hiç birimiz yani dünyanın değişik milliyetlerinden gelmiş diğer arkadaşların da hiç birisi bir türlü << Zaman>> denilen görünmeyen tutulmayan ama olmazsa olmaz olan bu önemli değeri farkedemiyoruz.
    Biliyormuyuz bu değerin önemini. Tabii ki, çok çok önemli ve yaşamın en önemli vazgeçilmezi.
    Bizim, yaşantımız süresince hiç bir fiziksel şartlarla köklü değişiğe açık olmayan değer gibi görünen vazgeçilmezimiz.
     
    Zaman, olursa peşinden sağlık, mutluluk, başarı gibi insanın huzurunu ön pilanda tutan öğelerin değer ölçekleri de netleşir ve kendi içlerinde de kıymet kazanırlar.
     
    Gerçekten yaşamın içindeki etkisini özümsememek ki, farkedememek yeterince özümsememeyi de gösteriyor.
     
    Zaman, doğanın herşeyin aynı anda olup bitmesini engellemesidir.
     
    Başarının en önemli öğelerinin başında gelen bu sihirli ve yüce değer için akla gelen bir Çin Atasözünü anımsatmak gerekir.
     
    << Bin kilometrelik bir yolculuk da küçük bir adımla başlar.>>
     
    Yaşantımızın herbir adımında, herbir hareketinde, zaman-zaman-zaman.
     
    Biri birileriyle görüşmek üzere sözleşen kimselerin, o vakite hangi hassasiyetle uyduğundan, çiçeğini açmak isteyen bir yapraklı bitkinin gün ışığını beklemesine kadar. Daha sonraki bir döneme hazırlık yapan karınca’nın, harek hızlılığından, yumurtasına bırakacak yeri kendi hazırlayarak başında bekleyen bir piton yılanına kadar.
    Yaşamın içinden çok daha benzersiz emsaller ile kıyaslama yapmak mümkün.
     
    Zaman denilen değerin hayatımızı ve dünyamızı nasıl etkilediğini görmek, hemen her kesitte mümkün.
     
    Düşünün ki, bir gülün yapraklarını birbirini sarmalamasındaki hızı, ışığı, hava ısısı, doğanın ilgisine kadar tüm değişken gerekçelerin temelinde zaman vardır ve o yönetir.
     
    Eğer bir de bu denli değerli bir vazgeçilmez fark edilmiyorsa, işte sorun orada başlıyor.
     
    Tabii ki doğa kendi dengesini kurabiliyor. Ama karışanı olmazsa. Peki durum öylemi. Hiç de sanmıyorum.
    Ekotojik dengelleri bozacak tüm dünyanın söz sahibi veya sözü dinletebilir kesimlerinin modası ise Küreselleşme…
     
    Uzun uzaya anlatabilecek bu ekonomik ve sosyal kavram hiç de birilerinin dediği gibi tüm kesimlerin refahı veya tersine olduğu-olacağı şeklinde algılanmamaktadır.
     
    Stuttgart König Caddesindeki sokak müzisyenlerin etkilenmesi ile Esfahan-Nahşicihan’daki bir dilencinin etkilenmesi nasıl aynı olabilir ki.
    Aynı şekilde Bangkok Skunwit’deki bir fil-taksi sürücüsünü geleceğe yönelik olumlu yansımalarının oranı ve süresi ile Newyork 7. Avenue 42. sokak köşesinde, birilerini çarpmak üzere bekleyen bir serserinin, serseriliği fark edeceği süre arasındaki örtüşmeler çok da parelellik göstermemektedir.
     
    Böylesine acımasız ve dengesizce ayrışmacılığın hakim olduğu dünyamızda, iletişimin inanılmaz bir hızla etkin olduğu atmosferimizde, belkide küreselleşmenin katmanlarını ve olumlu-olumsuz yönleri ile ayrı ayrı incelemek gerekmektedir.
    Diğer türlü, katmanlara da haksızlık etmiş olunur.
     
    Almanya’da 6-17 yaş arasındaki gençlerin yüzde 39’u bir televizyona, yüzde 34’ü bir CD-Player’a, yüzde 33’ü bir müzik aletine sahip iken.
     
    Doğu Ülkelerinde bu oranlar yaklaşık (15-20 yaş gurubu) % 2 ile 4,  % 1 ile 3, % 1-4 arasında değişiyor.
    Dünya nüfusunun ortalama yaşı 26,5 yıl olduğu çağımızda, yine çarpıcı bir gerçek de Ülkelere göre dağılımı.
     
            
                Japonya     41.2                      Yemen          15.0
             İtalya           40.2                      Nijeya           15.1
             İsviçre          40.2                      Uganda         15.4
             Almanya        40.1                      Kolongum      15.6
     
    Ekonomik bakımdan da dünyanın en büyük ekonomileri ise uçurumların uçlarını göstermektedir.
    2001 yılı verilerine göre ülkeler arası Gayrı Safi Milli Hasılanın çarpıcılığı ortada.
                      
                       Kişi Başına Düşen Milli Gelir ($)               G.S.M.H. (Milyar $)                                                                
    ABD                       34.870                                               9.901
    Çin                             890                                               1.131
    Japonya                 35.990                                               4.574
    Hindistan                     460                                                 474
    Almanya                 23.700                                               1.948
    Türkiye                     2.540                                                 168
    İran                         1.750                                                  113
    Flipinler                    1.050                                                    81

     

    Diğer taraftan ise:
                                          Türkiye                                    Almanya

    Toplam arazi miktarı           668 milyon dekar                         725 milyon dekar
    Tarım arazisi                     152 milyon dekar                         284 milyon dekar
    Sebze ve çiçek bahçeleri     5.8 milyon dekar                           16.2 hektar

    İşte tüm bu çarpıcı kıyaslamalardan sonra küreslleşmenin, gerçekten içine aldığı toplumları eşit seviyede etkilemesi ve eşit sürede etkileyebilmesi nasıl mümkün olabilir.
     
    Yoksa bir ERİTME POSTASI mıdır?
     
    Hammaddesi insan olan toplumların özünü yitirebileceği daha maddeci, daha kimyasını yitirmiş birer fiziksel canlı olarak mı katmerlerde, değişik ateşlerle pişirilmesi gerekmektedir.
    << Hiçbir yemek piştiği ısıda yenmez.>>
     
    Evet farkedilmenin önemini vurgulamak bakımından bu farklı örneklerin vurguları aynı kavşakta buluşmaktadır. Tüm değişik olgularda olduğu gibi farkedilmeyi farketmek de bazen şans olsa gerek.
     
    Şansa bırakmadan farkedilmeyi su yüzüne çıkarmak dileğiyle.