Alevi Akademisi, Dedeler Yetkinleşme Eğitimi’ni fiilen başlattı: Dr. İsmail Engin’le konu üzerine bir söyleşi.
Uzun süredir üzerinde çalışılan Dedeler Yetkinleşme Eğitimi projesi, 1 Şubat 2003 tarihinde açılışı yapılarak ilk ders başlatıldı. Üçer aydan üç termin sürecek olan bu eğitim bir buçuk yıllık bir süreyi kapsayacak. Öğretim kadrosu Dr. Hüseyin Ağuiçenoğlu, Dr. Raoul Motika, Prof. Dr. Chrisstoph Herzog, Dr. İsmail Engin, Dr. Krisztina Kehl, Dr. Hüsnü Kaya, Dr. Havva Engin, Dedelerden Mürsel Kani, Hasan Ali İçlek, Şükrü Ağcagül’den oluşuyor.
Eğitim, biri Wiesloch’daki Akademi Merkezi’ndeki dershanede, diğeri Bielefeld’deki Yol ve Erkan Enstitüsü’nde olmak üzere paralel iki dershanede yürütülmekte.
İlk ders 01-02 Şubat 2003 tarihlerinde Wiesloch’ta ve ardından da 08-09 Şubat 2003 tarihlerinde Bielefeld’te Dr. İsmail Engin tarafından verildi. Konusu “Alevilikte Alt-Gruplar”dı. İlk dersi veren Dr. İsmail Engin’le söyleşiyoruz:
Akademi Bülten (AB): Sayın Dr. Engin, Avrupa’da ilk kez „Dedeler Yetkinleştirme Eğitimi“ bir proje olarak Akademi tarafından uygulamaya konuldu ve ilk dersleri siz verdiniz, konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İE: Kuruluşundan beri Akademi ile AABF Dedeler Kurulu arasında ilişkiler ve diyalog olduğunu, „Dedelik Kurumu’nun Yeniden Yapılandırılması ve Dedeler’in Eğitimi“ konularındaki ilk görüş ve önerilerin, Akademi Başkanı tarafından ilk kez Köln’de, 1997 Dedeler Kurulu toplantısında açıklandığını ve büyük kabul gördüğünü konunun içinde olan bir akademisyen olarak değişik vesilelerle izliyordum. Ardından 2002 yılının son aylarında Akademi Başkanı sayın Mustafa Düzgün, bana telefonla konunun pekiştirildiğini ve Akademinin böyle bir çalışmayı artık başlatma gayreti içinde ve gücü olduğunu bildirerek, katkı istedi. Daha sonra da konuyla ilgili görüşmeler yapmak üzere Berlin’e geldi. „Dedeler Yetkinleştirme Eğitimi“ ile ilgili detaylı ve uzun görüşmeler yaptık ve mutabık kaldık. Katkı sağlayabileceğimizi veya sunabileceğimizi bildirdik ve bizimle birlikte, diğer akademisyenlerin de eğitim-öğretim gücü olarak katkılarıyla proje gerçekleşme safhasına geçildi.
Konu Alevilik tarihinde istisnai projelerden birini oluşturuyordu ve istisnai alanlardan birini kapsıyordu. Avrupa (veya Almanya) Alevi tarihinde ilk kez dede çocukları veya diğer değişle ocakzâdeler kendilerini ilgilendiren bir önemli ve vazgeçilemez bir alanda örgün eğitim kapsamına tabi tutuluyorlardı.
Bildiğiniz gibi, Alevi olmanın olmazsa olmaz bir koşulu „Ali ve Ehlibeyt sevgisi“dir. Dini hayatı belirleyen üç önemli unsur, talip–pir ve mürşid olmaktır. Kendisini Alevi kabul eden her birey, soy zinciriyle kutsanmış bir ocağa bağlıdır ve onların dini ayinlerine bu ocağın dedeleri veya babaları başkanlık etmektedir. Pir olarak kabul edilen dedeler ve ait oldukları ocaklar, yine belirli bir soy zinciriyle kutsanmış başka ocaklara bağlıdır. Onların da soy zincirinin kökeninin Ali’ye uzandığı kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, Aleviliğin en önemli sosyal kurumlarından ve Aleviliğe özgü sosyal zincirin en önemli halkalarından birisi, soy halkalarıyla Hz. Ali’ye ve(ya) Hacı Bektaş’a bağlı olduğu “varsayılarak”, belirli kutsallık atfedilen (veya kutsanan), böylece dini bir nitelik kazanan, akrabalık bağları esasıyla örgütlenen ve baba soyunun izlendiği Anadolu’ya özgü bir tür kast olan “ocak”lardır (ailelerdir).
İşte bu alanı kapsayan ve ocakzâdelerin eğitimini içeren bir çalışma planlı ve programlı olarak Avrupa’da ilk kez yapılıyordu. Bu açıdan tekrar vurgulamak gerekirse, Avrupa Alevi tarihinde önemli bir girişimdi ve bu girişimde yer almak bize hem heyecan veriyordu, hem de tarihi bir anı gözlemleme ve dolayısıyla „tarihe not düşme“ olanağı.
Daha öncede değişik vesileler ve çalışmalar kapsamında konuya pek yabancı değildik. Tarihi dedeler toplantılarında ve onun hazırlık aşamalarında bulunmuştuk. Örneğin, Türkiye’de projesi Ayhan Aydın tarafından ve onun büyük gayretleriyle oluşturulan; ilk adımı nasıl gerçekleştirileceğine ve içereceği konulara yönelik temel bir çerçevenin belirlenmesi amacıyla, 08.Temmuz 1998’de, İstanbul (Pendik) Aydınlıköy Cemevi’nde Anadolu’daki değişik ocaklara mensup 21 dedeyle yürütülen yaklaşık dört saatlik bir toplantıyla prototipi başlatılan; yaygın adıyla „dedeler toplantısı“ olarak bilinen ve Cem Vakfı tarafından ilki 16-18 Ekim 1998’de İstanbul Yenibosna Hâce Ahmet Yesevi Kültür ve Cemevi’nde düzenlenen „Anadolu İnanç Önderleri Birinci Toplantısı“ ile onun ardından, Ayhan Aydın’ın koordinatörlüğünde, bizim ve Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın danışmanlığında 12-14 Mayıs 2000 tarihleri arasında İstanbul Yenibosna Koca Ahmet Yesevi Kültür ve Cemevi’ndeki „Anadolu İnanç Önderleri İkinci Toplantısı“, elimizde konuyla ilgili önemli bir envanterin oluşmasını sağlamıştı. Bu toplantılarda dedelerin kendilerini doğrudan ilgilendiren konularla ilgili yaklaşımları birinci ağızdan yani kendileri tarafından ifade edilmiş ve dedelik kurumuna yönelik rehabilitasyon çalışmalarıyla ilgili önemli verilere ulaşılmıştı. Buradan hareketle ocakzâdelere örgün bir eğitimde sunulması için olanak sağlanması çok cazip bir teklif olmuştu.
AB: Derslere kimler katıldı ve ilk derslerle ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
İE: İlk ders Wiesloch’taydı ve bu derse Baba Mansur, Cemal Abdal, Derviş Cemal, Kureyşan ve Pir Sultan Ocaklarından toplam 9 ocakzâde katıldı. Bu ders Bielefeld’te bir hafta sonra tekrarlandı ve orada da Baba Mansur, Cemal Abdal, Derviş Beyaz (Derviş Gevir), Derviş Cemal, Kızıl Deli, Kureyşan Ocaklarından toplam 10 ocakzâde vardı. Ocakzâde Almanya’nın değişik yerlerinden ve Hollanda’dan konuya ilgi duyanlar arasındandı. Genelde 20-30 yaş grubu içerisindendiler ve ilginçtir ilk kez ocakzâde „bacı“lar da „Dedeler Yetkinleştirme Eğitimi“ne ilgi duymuşlardı. Nitekim, Bilefeld’te Cemal Abdal ve Kureyşan Ocaklarından 2 bayan ocakzâde vardı. Ocakzâdelerin en önemli özellikleri „dikme“ olmamalarıydı ve şecerelerinin bulunmasıydı. Böylece geleneksel Aleviliğin değer ve önem verdiği hususların gözetilmiş bulunmasıydı. Derslere aktif katılım oldukça ilginçti.
İlk derste, dünyanın değişik yerlerine yayılmış olan Alevi cemaatleri ve cemaatlerinin, farklılıklarının, benzerliklerinin yanı sıra Alevi kimliğinin bütüncül bir yaklaşımla nasıl ele alınabileceği, „cemaat“ kavramı, etnik farklılıkların cemaate yansımaları, „alt gruplar“ olarak ocakların oluşmaları ve birbirleriyle ilintileri, ilişkileri üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulurken, dede-talip ilişkilerinde olası sorunlar ve bunların çözüm yolları ele alındı.
AB: Son olarak ne söylemek istersiniz?
İE: „Dedeler Yetkinleştirme Eğitimi“ programı, Avrupa Alevi tarihi açısından önemli bir dönüm notasıdır. Orta vadede Avrupa Aleviliğine yadsınamayacak derin etkileri olacaktır.