Kazım Balaban
İmam Muhammed bin Zeynel Abidin’in lakabı Bakır’dır. Bakır, Peygamber tarafından kendisine verilen lakaptı ve ilimleri yarıp açan anlamına gelir (1). Babası İmam Zeynel Abidin, Annesinin adı Fatma’dır. 16 Aralık 676 veya 10 Nisan 677 tarihinde Medine’de dünyaya gelmiştir. Kerbela vakası olduğu zaman küçük bir çocuktu. Emevi halifesi Hişam’ın kardeşi oğlu İbrahim bin Velid bin Abdulmelik’in emri ile 28 Ocak 733 veya 28 Mart 733 tarihinde zehirletilerek (2) şehit edildi. Kabri Medine / Baki mezarlığındadır.
Onun devrinde bir yandan Emevi zulümleri, İslam topraklarında doruğa ulaşmıştı, diğer yandan da Ümeyye oğulları arasında çeşitli anlaşmazlıklar meydana gelmişti. Bu anlaşmasızlıklardan dolayı iktidar iç çelişkilerle meşgul olduğundan Ehli Beyt taraftarları üzerinde kurduğu zulüm kısmi olarak zayıflamıştı. Bundan dolayı Ehli Beytin faziletlerini dışarıya aktarma olanağı doğmuş ve İmam bunu iyi değerlendirerek çok geniş kimselere aktarmıştı.
İmam Bakır özellikle Hadis ve tevsir konularında ciddi kaynak derlemesi yapmış ve bunu çevresi ile paylaşmıştır. Onun Hadis ve Kuran kaynak çalışmaları çok geniş kitlelere ve coğrafyaya yayıldığından Emevi Devletinin yıkılmasının alt yapısında ciddi bir etki yaratmıştır.
1- Münafık kimseyle dilinle anlaş ve geçin. Sadece mü’mini kalbinle sev. Bir yahudi bile seninle oturursa ona karşı iyi davran.
2- Bilim ve ilim beraberliğinden daha güzel bir beraberlik yoktur.
3- Kemalin tümü, din hususunda derin bilgi sahibi olmak, musibetlere karşı sabretmek ve geçim masrafını ölçülü bir şekilde ayarlamaktır.
4- Allah’a andolsun ki mütekebbir (büyüklük taslayan) kimse, Allah’ın sıfatı üzerinde, O’nunla münakaşa ediyor. (Çünkü ululuk Allah’a mahsustur; kulun büyüklük taslama hakkı yoktur.)
5- Bir gün İmama yanında bulunanlar: „Yiğitlik nedir?“ diye sordular. Onlardan her biri bir şey söyledi. İmam şöyle buyurdular : Yiğitlik aşağılanmamak için tamah etmemen, fakir olmamak için başkalarından bir şey istememen, sövülmemek için cimrilik yapmaman ve kendine düşman kazanmamak için de cahillikte bulunmamandır. „Kimin buna gücü yetebilir?“ dediklerinde de İmam: „Gözde bebek, kokularda misk ve bu günlerde de halife gibi kıymetli olmak isteyen bir kimsenin buna kudreti olabilir.“ buyurdular.
6- Bir gün adamın birisi, İmamın huzurunda: „Allah’ım, bizi bütün halkından ihtiyaçsız kıl.“ dediğinde, İmam şöyle buyurdu: Öyle deme. “Allah’ım, beni halkın kötülerine muhtaç etme“ de. Çünkü mü’min, kardeşinden müstağni değildir.
7- Hak üzere kıyam et. Seni ilgilendirmeyen (veya faydası olmayan) şeyden uzaklaş. Düşmanından çekin. Dostuna karşı, Allah’tan korkan emin kimse hariç, ihtiyatlı davran. Günahkârla arkadaş olma ve onu kendi sırrına da vâkıf kılma. İşlerinde Allah’tan korkan kimselerle istişare et.
8- Yirmi yıllık arkadaşlık akrabalıktır.
9- Gücün yetiyorsa ilişkin olan herkesten, iyilikte üstün olmaya çalış.
10- Üç şey, dünya ve ahiret güzelliklerindendir: Sana zulüm edeni affetmen, seninle ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahillik yapana yumuşak ve olgun davranman.
11- Zulüm üç çeşittir: Allah’ın affetmeyeceği zulüm, Allah’ın affedeceği zulüm ve Allah’ın ondan vazgeçmeyeceği zulüm. Allah’ın affetmeyeceği zulüm, Allah’a şirk koşmaktır. Allah’ın affedeceği zulüm, insanın kendisiyle Allah arasında olan bir şeyde kendisine zulüm etmesidir. Allah’ın ondan geçmeyeceği zulüm ise insanlara yapılan zulümdür.
12- Kim Müslüman kardeşine yardım etmek ve ihtiyacını karşılamak için gayret göstermekten çekinirse, günahı olan, sevap da almayacağı bir ihtiyacı karşılamak için çaba göstermeye mecbur olur. Allah’ın razı olduğu yerde malını infak etmekten sakınan cimri kimse de, o malın kaç kat fazlasını Allah’ın sevmediği bir yerde sarfetmeye mecbur olur.
13- Allah’ın bütün takdirleri, mü’min için hayırdır.
14- Allah, insanların, bir şey istediklerinde, birbirlerine ısrar etmelerini sevmez; ama onu kendisi için sever. Kendisinden bir şeyin istenilmesini ve indinde olanın ısrarla talep edilmesini sever.
15- Allah, her kimin batınında ona bir öğüt verici yerleştirmezse, halkın öğütleri ona fayda vermez.
16- Zahiri, batınından iyi olanın, (amel) terazisi hafif olur.
17- Nice insanlar var ki, biriyle karşılaştıklarında: „Allah, düşmanını helak etsin“ derler; oysa ki onun Allah’tan başka bir düşmanı yoktur.
18- Cenazenin arkasında yürüyen kimseye selam verilmez:
19- İlminden faydalanılan alim, yetmiş bin abidden daha üstündür.
20- İnsan, kendisinden üsttekini kıskandığı ve kendisinden aşağıdakini de küçümsediği sürece alim sayılmaz.
21- İmam bir gün „Allah’a isyan eden, O’nu tanımamıştır.“ buyurup şu manzumeyi okur:
Sevdiğini söyler, isyan edersin O’na
Acayip bir iştir bu, andolsun ki canına
Sevgin gerçek olsaydı, itaat ederdin O’na
Çünkü aşık maşukun, sözünden çıkmaz asla.
22- Dünya malına yeni kavuşmuş bir kimseye muhtaç olmak, yılanın ağzındaki paraya muhtaç olmaya benzer; bir taraftan ona muhtaçsın, diğer taraftan ise tehlikedesin.
23- Üç haslete sahip olan, onların vebalini çekmedikçe ölmez: Zulmetmek, akrabalara kötü davranmak ve yalan yere yemin etmek ki, Allah’a karşı savaşmaktır. Sevabı çabuk ulaşan yol alimidir. Bazı insanlar facir olur, ilişkileri ve birbirlerini sevmeleri sebebiyle mal ve servetleri artar. Yalan yere yemin etmek ve akrabalara kötü davranmak yurtları harabeye dönüştürür.
24- Marifetsiz yapılan amel kabul olmaz; amelsiz de marifet olmaz. Kim (Allah’ı) tanırsa, marifeti, onu amel etmeye sevkeder; marifeti olmayanın ameli kabul olmaz.
25- Allah yaratıklarından bazılarını hayır ehli kılmış, hayır işi onlara sevdirmiş, hayır talep edenleri onlara yöneltmiş, yağmuru göndermekle kurak yeri ve ehlini diriltmeyi kolaylaştırdığı gibi iyi işleri yapmayı da onlara kolaylaştırmıştır. Allah, yaratıklarından bazılarını da hayır işe düşman kılmış, hayırı ve hayır işi yapmayı da onlara sevdirmemiş, hayır talep edenlerin onlara yönelmesini yasaklamış ve bazen kurak yeri ve ehlini helak etmek için yağmurunu oradan esirgediği gibi, hayır bir iş yapmayı da onlara yasaklamıştır; Allah’ın affettiği ise daha çoktur.
26- Kardeşinin (sana karşı) kalbindeki sevgisini, kalbindeki (ona karşı) sevginle tanı.
27- İman, sevgi ve buğzdan ibarettir.
28- Bizim dostlarımız, ancak Allah’tan çekinen ve O’na itaat eden kimselerdir. Ehli Beyt dostları ancak tevazu, huşu ve emaneti eda etmek, Allah’ı çok anmak, zikir yapmak, anne ve babaya iyilikte bulunmak, fakir, borçlu ve yetim olan komşuların karşısında kendilerini sorumlu bilmek, doğru konuşmak, Kur’ân okumak ve insanlar hakkında iyilikten başka bir şey söylememekle tanınırlar ve onlar kendi kavimlerinin emin insanlarıdırlar.
29- Dört şey hayır hazinelerindendir: İhtiyacı gizlemek, sadakayı gizlemek, ağrıyı bildirmemek ve musibeti söylememek.
30- Dili gerçeği söyleyenin, ameli temiz olur. Niyeti iyi olanın, rızkı çoğalır. Ailesine karşı güzel davrananın ise ömrü uzar.
31- Sakın tembellik ve sabırsızlık etme. Çünkü bunlar her şerrin anahtarıdır. Tembellik eden hiçbir hakkı eda edemez. Sabırsızlık eden de hiçbir hakka dayanamaz.
32- Kim Allah’a iman etmek, kardeşine vefalı kalmak ve Allah’ın rızasını talep etmek üzere Allah yolunda bir kimseyle kardeş olursa, Allah’ın nurundan bir ışık, azabından bir aman, kıyamette kendisini kurtarıcı bir delil, kalıcı bir izzet ve yüce bir şân kazanmış olur. Çünkü mü’min, ne Allah’a ektir ve ne de O’ndan kopuktur. „Bu sözün manası nedir?“ dediklerinde, İmam şöyle buyurdu: „Ek değildir“ yani o, Allah değildir. „O’ndan kopuk değildir“ yani o, başkasından değildir.“
33- Kişinin başkasında gördüğü bir ayıbı kendisinde görmemesi, terkedemediği bir şeyle başkasını ayıplaması ve kendisini ilgilendirmeyen bir şeyle arkadaşını incitmesi, kendisini aldatması için yeterlidir.
34- Tevazu; makamından aşağı olan bir yerde oturmaya razı olman, karşılaştığın herkese selam vermen ve haklı olsan bile münakaşayı terketmendir.
35- Mü’min, mü’minin kardeşidir; mü’min ne kendi kardeşine küfür eder, ne onu iyilikten mahrum bırakır ve ne de onu zan altında bırakır.
36- İmam, oğluna buyurdular ki: Hakka tahammül et; çünkü hak olan yerde bir şeyi esirgeyen, onun iki katını batılda harcar.
37- Kime ahmaklık verilmişse, iman ondan uzaklaştırılmıştır.
38- Allah, çirkin söz söyleyen, ağzı bozuk adamı sevmez.
39- Allah, geçimde darlık ve ibadette gevşeklik gibi, vücut ve kalp hakkında cezaları vardır. Hiç kimse, katı kalplilikten daha büyük bir cezaya uğramamıştır.
40- Kıyamet gününde bir çağrıcı: „Sabredenler nerededir?“ diye çağrıda bulunur. İnsanlardan bazı gruplar ayağa kalkar. Daha sonra: „Kendilerini sabretmeye zorlayanlar nerededir?“ diye çağrıda bulunur; yine insanlardan bazı gruplar ayağa kalkar. Canım sana feda olsun „sabreden“ ve „mütesabbirler“ kimlerdir?” diye sorduğumda, İmam şöyle buyurdu: „Sabredenler“, farzları eda etmeye tahammül eden, „mütesabbirler“ ise haramları terketmek için kendilerini sabretmeye zorlayan kimselerdir.
41- Allah buyuruyor ki: „Ey Ademoğlu! Haram kıldığım şeylerden kaçın. Böyle yaparsan insanların en takvalısı olursun.
42- En üstün ibadet, karın ve ırzın iffetidir. (Onları haramdan korumaktır).
43- Hoş davranış ve güler yüzlülük, sevgiye yol açar ve Allah’a yakınlaşmaya vesile olur. Asık surat ve ekşi çehreli olmak da nefrete yol açar ve Allah’tan uzaklaşmaya sebep olur.
44- Yaptığım ilk iyiliğin korunup kalpte yerleşmesi için ardından başka bir ihsanda bulunmam kadar, muhabbet ve dostluğu kazandıracak bir vesilem yoktur. Çünkü sonraki ihsanları esirgemek, önceki ihsanlara yapılacak teşekkürleri de keser. İhtiyaçları henüz yeni iken karşılamamaya, gönlüm razı olmaz.
45- İman ve hayâ aynı köke uzanmaktalar; biri giderse diğeri onu izler.
46- Bu dünya, hem iyi ve hem de kötü insanlara verilir. Ama Allah, bu dini sadece özel kullarına verir.
47- İman, ikrar ve ameldir. İslam ise yalnız ikrardır.
48- İman, kalpte olan şeydir. İslam ise sadece, evlenme, miras ve canın korunması gibi İslam’ın zahiri hükümlerinin uygulanmasına vesile olur. İman İslam’la ortaktır; ama İslam imanla ortak değildir.
49- Kim bir hidayet kapısını tanıtırsa onunla amel edenlerin sevabı miktarınca ona sevap yazılır ve onların sevabından da bir şey eksilmez. Kim de bir sapıklık kapısını halka tanıtırsa, o sapıklıkla amel edenlerin tümünün cezası kadar cezası olur ve onların cezasından da bir şey eksilmez.
50- Dalkavukluk ve haset, mü’minin ahlakından değildir. Ama ilim tahsil etmek uğrunda olursa sakıncası yoktur.
51- Bilmediği bir şey hakkında kendisine soru sorulan alimin, „Allah daha alimdir“ demesi uygundur. Ama alim olmayan bir kimsenin böyle demesi uygun değildir. (Diğer bir rivayette de İmam bu konuda şöyle buyurmuştur. „Alim olmayan bir kimse soru soranın kalbinde şüphe uyandırmamak için açıkça „bilmiyorum“ demelidir.“)
52- İlk Arapça konuşan şahıs, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’dir. Hz. İsmail o sırada 13 yaşındaydı; ilk önce anne ve babasının lisanıyla konuşuyordu. İlk Arapça’yı o konuşmuş ve kurbanlık olan da o olmuştur (kardeşi İshak değil).
53- Amel ettiğinizde, sultan ve şeytanın şerrini sizden uzaklaştıran bir şeyi size öğreteyim mi? Ebu Hamza: „Evet, buyurun amel edelim.“ dediğinde, İmam şöyle buyurdu: „Sabah erken sadaka verin. Zira bu amel şeytanın yüzünü karartır ve o gün zalim sultanın şerrini sizden engeller. Allah için sevmeye, Allah için dost olmaya ve hayır amellerde yardımlaşmaya önem verin. Çünkü bunlar, sultan ve şeytanın kökünü kurutur. Mağfiret dilemekte ısrar edin; çünkü bu, günahları mahveder.
54- Gerçekten bu dil, her hayır ve şerrin anahtarıdır. Mü’minin, altın ve gümüşüne mühür vurduğu gibi diline de mühür vurması uygundur. Zira Resulullah, „Allah, dilini her şerden koruyan mü’mine rahmet etsin. Gerçekten bu amel, kendisi için verdiği bir sadakadır.“ diye buyurmuştur. Daha sonra İmam şöyle buyurdu: Hiç kimse dilini korumadıkça günahtan kurtulamaz.
55- Kardeşinle ilgili Allah’ın gizlediği bir şeyi açığa çıkarmak gıybettir. Ama sinirli ve acelecilik gibi zahiri sıfatlarını söylemek sakıncasızdır. İftira ise kardeşinde olmayan bir şeyi söylemendir.
56- Kıyamet günü, pişmanlığı herkesten daha fazla olan, doğru yolu açıklayıp o yolda gitmeyen kimsedir.
57- Takvalı, çalışkan ve doğru konuşan olun. Emaneti sahibine geri çevirin; ister sahibi iyi adam olsun ister kötü. Eğer Ali bin Ebi Talib’in katili bile bana bir emanet verirse, onu kendisine geri veririm.
58- Doğru konuşma, amelleri temizler, malları artırır, belayı uzaklaştırır, hesabı kolaylaştırır ve eceli erteler.
59- Ey insanlar! Siz bu dünyada, ölüm oklarının hedefisiniz. Hiçbir kimse ömründen bir gün geçmeksizin yeni bir güne ulaşmıyor. Bu dünyada boğaz tıkamayacak bir lokma var mıdır? Nefes yolunu tıkamayacak bir yudum su var mıdır? Göçüp gideceğiniz yurdu bayındır edin. Zira bugün ganimettir; yarının kimin olacağını bilmiyorsun. Dünya ehlinin tümü yolcudurlar; yüklerinin düğümlerini diğer cihanda çözeceklerdir. Bizler elimizden çıkan köklerin dallarıyız. Kök olmadıktan sonra dal ne kadar baki kalabilir? Ömür ve arzuları sizden daha fazla olanlar nerededir?! Ey Ademoğlu, geri çeviremeyeceğin peşine takılmış ve geri dönmesi de imkansız olan (ömür) elinden çıkmıştır. Geçici hayatı, hayat sayma. Çünkü seni ecel ve ölüme yaklaştıran lezzetten başka ondan sana bir nasip kalmaz. Nerdeyse sen de kaybedilen bir dost ve cansız bir gövde olmuşsun. Kendini düşün ve onun haricindeki her şeyi terket; Allah’tan yardım dile, Allah da sana yardım etsin.
60- Kim kendisine yapılan iyilik miktarınca iyilik yaparsa, o iyiliği telafi eder. Kim bir o kadar daha eklerse şâkir olur. Kim yapılan ihsana karşı teşekkür ederse kerim olur. Kim yaptığı her iyiliği, kendisine yapmış olduğunu bilirse, halkın teşekkürünü ve ona karşı dostluk ve muhabbetlerinin çoğalmasını beklemez. Öyleyse kendine yaptığın ve onunla kendi haysiyetini koruduğun ihsan karşısında başkasının övgüsünü umma. Bil ki ihtiyacının karşılanmasını isteyen kimse, sana ağız açmakla kendi haysiyetini korumamıştır; öyleyse sen, onun ihtiyacını karşılamakla kendi haysiyetini koru.
61- Yolculuğa çıkanın, ailesine hediye vaat etmesi gibi, Allah da mü’min kuluna belayı vaat ediyor. Doktor hastayı perhiz ettirdiği gibi, Allah da mü’min kulunu, dünyadan perhiz ettiriyor.
62- Allah dünyayı hem sevdiğine ve hem de sevmediğine verir; ama dinini ancak sevdiğine verir.
63- Ali’nin bendeleri, velayetimiz yolunda mallarını birbirlerinden esirgemeyen, sevgimizle birbirlerini seven, emrimizi diriltmek için birbirlerini ziyaret eden, sinirlendiklerinde zulüme yönelmeyen, hoşnut olduklarında israf etmeyen, komşularına bereket olan ve muaşeret ettikleri kimselerle de sulh-u sefa içerisinde bulunan kimselerdir.
64- Tembellik, hem dine, hem de dünyaya zarar verir.
65- Eğer suâl eden, suâl etmenin ne kadar kötü olduğunu bilseydi hiç kimse, başkasından bir şey istemezdi. Eğer kendisinden bir şey istenilen kimse de, vermemenin ne kadar kötü olduğunu bilseydi, hiç kimse diğerini reddetmezdi.
66- Allah’ın bazı kulları uğurlu ve kolaylık çıkarıcıdırlar; kendi geçimlerini sağlar ve halk da onların sayesinde rahatça yaşar. Onlar kullar arasında yağmur gibidirler. Allah’ın, bazı kulları da mel’un, zorluk çıkarıcı ve hayırsızdırlar. Ne kendileri rahat yaşar ve ne de elleri altında olan insanlar rahat yaşar. Bunlar, Allah’ın kulları arasında, önlerine çıkan her şeyi yok eden çekirgeye benzerler.
67- Halkın size söylemesini sevdiğiniz en güzel sözü, onlara söyleyin. Allah, lanetleyen, söven, dokunaklı söz söyleyen, çirkin söz konuşup küfreden ve ısrar ederek diğerinden bir şey isteyen, başkasına ağız açan bir kimseyi sevmez. Ama hayâlı, olgun ve kaçınan iffetli kimseyi sever.
68- Allah, insanın herkese selam vermesini sever.
20 SORUDA İMAM MUHAMMED BAKIR :
S. 1- İmam Muhammed Bakır’ın künye ve lâkapları nelerdir?
C. 1- Künyesi Ebu Cafer, lâkapları ise Bakır, Şakir ve Hadi’dir.
S. 2- İmam Bakır’ın anne ve babasının isimleri nelerdir?
C. 2- Babası İmam Zeynel Abidin (İmam Seccad), annesi ise Hz. Hasan’ın kızı Fatıma’dır.
S. 3- Hangi İmam, baba ve anne tarafından Beni Haşime mensuptur?
C. 3- İmam Bakır, babası İmam Zeynel Abidin ve Hz. Hasan’ın kızı olan annesi Fatıma tarafından Beni Haşime mensuptur.
S. 4- İmam Bakır ne zaman ve nerede dünyaya gelmişlerdir?
C. 4- 16 Aralık 676 veya 10 Nisan 677 tarihinde Medine’de dünyaya gelmiştir
S. 5- İmam Bakır’ın hayat dönemi kaç bölüme ayrılır?
C. 5- Üç bölüme ayrılır:
a) Ceddi Hz. Hüseyin ile beraber olduğu dönem.
b) Babası İmam Zeynel Abidin ile beraber yaşadığı dönem.
c) İmamet dönemi.
S. 6- İmam Bakır, dedesi Hz. Hüseyin şehit olurken kaç yaşında idi?
C. 6- Üç küsur yaşında idiler.
S. 7-İmam Bakır kaç yıl babasıyla birlikte oldular?
C. 7- Muhtemelen 36 yıl (3).
S. 8- İmam Bakır’ın İmameti kaç yıl sürmüştür?
C. 8- Yaklaşık 20 yıl (4).
S. 9- İmam Bakır İmameti döneminde ne işle meşgul idiler?
C. 9- Çiftçilik işiyle.
S. 10- İmam Bakır İmameti döneminde kaç halifeyle karşılaşmıştır?
C. 10- İmam Bakır, imameti döneminde dört Emevi Halifeyle karşılaşmıştır:
a) Süleyman bin Abdülmelik.
b) Ömer bin Abdülaziz.
c) Yezid bin Abdülmelik.
d) Hişam bin Abdülmelik.
S. 11- Bakır’ul- Ulum’un manası nedir?
C. 11- Bakır’ul- Ulum, “İlimleri yarıp açan” demektir.
S. 12- İmam Bakır, hangi dönemde öğrenciler eğitmiş, İrfan mektebinin temelini sağlamlaştırmış ve kültürel inkılâbı yaymaya başlamışlardır.?
C. 12- İmam Bakır, Beni Ümeyye ile Beni Abbas’ın birbiriyle savaştığı dönemde bu fırsattan yaralanarak öğrenciler yetiştirdi ve İrfan mektebini yaymaya ve kültürel inkılâp yapmaya çalıştılar.
S. 13- Hz. Peygamberin selamını İmam Bakır’a iletmekle görevli olan sahabenin ismi nedir?
C. 13- Cabir bin Abdullah-i Ensari.
S. 14- İmam Bakır’ın duası sonucu, gözleri şifa bulan kör öğrencisinin ismi nedir?
C. 14- Ebu Beşir.
S. 15- İmam Bakır, Medine’den kimin vasıtasıyla ve nereye sürgün edildi?
C. 15- Hişam bin Abdülmelik’in vasıtasıyla Şam’a sürgün edildi.
S. 16- İmam Bakır’ın buyurduğu dünya ve ahiret güzelliklerinden olan üç amel nedir?
C. 16- O üç amel şunlardır:
a) Zulüm yapanı affetmek.
b) Dostluğu kesenle dostluk kurmak.
c) Cahillik yapana yumuşak davranmak.
S. 17- İmam Bakır kaç yaşında ve kimin emriyle şehit edildi?
C. 17- 57. Yaşında, Hişam bin Abdülmelik’in emriyle zehirlenerek şehit edilmiştir.
S. 18- İmam Bakır ne zaman ve nerede şahadete kavuştular?
C. 18- Medine-i Münevvere’de 28 Ocak 733 veya 28 Mart 733 tarihinde (5)
S. 19- İmam Bakır’ın kabri nerededir?
C. 19- Medine / Baki mezarlığında.
S. 20- İmam Bakır’ın eserleri nasıl günümüze ulaştı?
C. 20- İmam Bakır bir çok ilim ve irfan okulu açmış ve çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Yetişmiş Talebeleri ve oğlu İmam Cafer-i Sadık vasıtası ile ulaştı.
DİPNOTLAR :
1. İrşad-ı Müfid, s.246. Fusul-ul Mühimme, s.193. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.197.
2. Usul-u Kafi, c.1, s.469. İrşad-ı Müfid, s.245. Fusul-ul Mühimme, s.202 ve 203. Yakubi Tarihi, c.3, s.63.
3. Bir kaynağa göre 34 yıl, 15 gün.
4. Bir kaynağa göre 19 yıl, 10 ay ve 12 gün.
5. Hicri 114’de Pazartesi günü Zilhicce’nin yedisinde