• 3. İmam Hz. Hüseyin

     Kazım Balaban

    Hz. İmam Hüseyin, Hz. Ali’nin ve Peygamberin kızı Hz. Fatıma’nın 2. oğludur. 25 Şubat 625 tarihinde Medine’de dünyaya geldi. Ağabeyi İmam Hasan Mücteba şehit olduktan sonra onun vasiyeti üzerine İmamet makamına geçti. Hz. Hüseyin, yaklaşık 6 aylık bir süre dışında, Muaviye’nin hilafetinin zor koşulları altında, acılar ve en ağır baskılar altında on yıl imamet etti.

    Muaviye’nin döneminde, İslamın dini kuralları toplumda değerini kaybetmiş, hükümetin istekleri, İslam dini adı altında yeniden bezenerek büyük yanlışlıklara büründürülmüştü. Muaviye bir yandan bütün yollara baş vurarak Ehli Beyt’i ve bendelerini ezip, Hz. Ali’nin ismini yok etmek isterken, diğer yandan da alttan alta oğlu Yezid’in hilafetin koşullarını oluşturmaya, hilafetine razı olmayacak kesimler üzerinde büyük baskılar oluşturmaya başlamıştı. Üzerinde baskı oluşturulan kişilerden biri de İmam Hüseyin’di.

    Hicretin altmışıncı yılında Muaviye öldü ve oğlu Yezid babasının yerinde oturdu. Muaviye hayattayken tanınmış kişilerden Yezid’e biat almıştı. Yezit, Biat etmemiş olan Hz. Hüseyin’in biatını vermesi, aksi halde başını vurması için Medine valisine emir verdi (12).

    İmam Hüseyin, meseleyi duyunca ailesi ile beraber daha güvenceli yer olduğuna inandığı Mekke’ye sığındı ve yaklaşık 4 ay burada kaldı. Bu haber yavaş yavaş her tarafa yayıldı İslam ülkelerine yayıldı. Muaviye devrinde haksızlıklara uğrayanlar ve Yezid’in hilafetine karşı çıkanlar İmam Hüseyin’den destek istemeye ve bir girişimde bulunulursa kendilerine yardım edeceklerine dair söz vermeye başladılar. Irak’tan ve bilhassa Kufe şehrinden gönderilen binlerce mektup bu konuda İmam Hüseyin’in girişimde bulunmalarını, ve kendilerini destekleyeceklerine dair haber yolluyorlardı.

    İmam Hüseyin Mekke’de ikamet ettiği için bir türlü yolu oraya düşenler veya Hac’ca gelenler guruplar halinde İmamı ziyaret ederek, Yezit yönetimine karşı ona bağlılıklarını bildiriyor ve her halükârda yanlarında olacaklarını ifade ediyorlardı. Hz. Hüseyin, hacı kılığında bir grup memurun Yezid tarafından onu öldürtmek amacıyla Mekke’ye gönderildiği haberini alınca (13) bir halka kısa bir konuşma yaptı ve Irak’a hareket edeceğini (14) ve burada şehit olacağını, Müslümanların da onun yanında olmaları gerektiğini, „Ben biat etmeyeceğim. Zulüm ve fesat hükümetine boyun eğmeyeceğim. Nereye gitsem, nerede olsam da beni öldüreceklerini biliyorum. Mekke’den ayrılmamın nedeni ise, benim kanımın dökülmesiyle Kabe’nin hürmetinin kırılmamasıdır.“ (15) belirterek ailesi ve dostları ile birlikte Irak’a doğru hareket etti.

    Hz. Hüseyin, Küfe taraflarına doğru yola koyuldu. Yolda 14 Masum Paklar olarak ifade edilen akarabaları olan bazı çocukların Küfe ve yakınlarında Yezid’in adamları tarafından şehit edildiklerini ve cesetlerinin Küfe sokaklarında teşhir edildiğini duydu (16). Bir kaç gün sonra Hz. Hüseyin ve taraftarları Kufe’ye 70 km. mesafede Kerbelâ denilen çöl bir mıntıkada Yezid’in onbinlerce askeri tarafından muhasara altına alındılar.

    Hz. Hüseyin, yanında bulunan dostlarına seslenerek „Bizim ölüm ve şahadetten başka bir yolumuz yoktur. Ben biatımı sizden kaldırdım. Gitmek isteyen, gecenin karanlığından faydalanıp kendisini bu tehlikeli meydandan kurtarsın. Çünkü onlar bir tek beni öldürmek istiyorlar.“ Diyerek, isteyenin ayrılabileceğini ve gidebileceğini bildirdi. Bazı kişiler mevcut durum karşısında sesizce Hz. Hüseyin’i terk edip gittiler. Geride 40 kişi civarında sadık dostları ve akrabaları kaldılar.

    Hz. Hüseyin geride kalanları toplayıp onlara, „Sizden her kim isterse gecenin karanlığından faydalansın ve kendisini tehlikeden kurtarsın. Onlar bir tek beni istiyorlar.“ Dedi. İmamın vefalı dostları kendisini terk etmeyeceklerini ve Hakk yolunda şehadet şerbetini birlikte içmek istediklerini teker teker belirttiler. (17)

    Hicretin 61. yılı, Muharrem ayının 10. günü (18) Hz. Hüseyin, yakın akrabaları ve bir kısım yakın dostları, daha önceleri Küfe civarında şehit düşen bazı Masumlar dahil toplam 72 ulu kişi olmak üzere hepsi Yezid’in askerleri tarafından Kerbelâ’da şehit edildiler. Bunlar, içinde oğulları, kardeşleri, yeğenleri amca çocukları dahil, çoğu yakın akrabalarından oluşuyordu. Ancak gene de Yezid’in ordusu içinden bu zülme dayanamayarak Hz. Hüseyin saflarına katılarak şehit olanlarda (Hürr bin Yezid-i Riyahi) vardı. (19)

    Hz. Hüseyin ve yakınlarına yapılan zulüm Kerbelâ’da sona ermedi. Çadırları ateşe verildikten ve geride kalan malları talan edildikten sonra, kadınlar, kızlar ve sağ kalanlar, Yezid’in askerleri tarafından çıplak olarak develere bindirilerek, şehitlerin başları da mızraklara takılarak halk sindirmeye dair ibret için şehir şehir gezdirildiler. Bu süreç içinde geride kalanların bir kısmı daha bu acıya dayanamayarak şehit düştüler. Ancak Ehli Beyt’e yapılan bu zulüm halk içinde dalga dalga yayılarak Emevilere karşı çok daha büyük bir nefretin doğmasına sebebiyet verdi. Ehli Beyt’e yapılan bu zulme karşı, inananlar her yıl Muharrem ayında yas tutmaya ve bunun acısını diri tutmaya başladılar. (20)

    Kerbela Vakasının oluşmasından kısa süre sonra ülkenin her yanında Emevi iktidarına karşı isyanlar başladı. İsyanlar yer yer büyük halk desteği gördü ve iktidarı zorladı. Yezid bu olaydan 2 sene sonra öldü. Yerine geçen oğlu 2. Muaviye babasının icraatlarının yanlış olduğunu ve onaylamadığını belirterek, Hilafet hakkının Ehli Beyt soyuna iade edileceğini açıkladı. Ancak Annesi ve Mervan tarafından zehirlenerek Hilafetinin 40. gününde şehit edildi. Bu olay ile birlikte iktidar Ümeyye oğulları içinde Ebu Süfyan soyundan Mervan soyuna intikal etmiş oldu. 

    Emevi Devleti 90 yıl kadar varlığını sürdürdü. Bu süreç içinde Emeviler kendi düşüncelerini ve icraatlarını ’’İslam dini budur’’ adı altında topluma kabul ettirmeye çalıştılar. İslam dininin en önemli temel değerleri bu süreç içinde yok edildi veya zayıflatıldı. Bu süreç içinde Mescit’lere minarelerin eklenmesi ve ibadethanelerin Cami olmaları sağlandı. Ayrıca iktidar tarafından tüm Cami’lerde Hz. Ali ve Ehli Beyt’e küfür edilmesi için emirler verildi. Bu emirlere uymayanlar çok ağır cezalara çarptırıldılar. Ehli Beyt’i sevenler doğal olarak bu çevrenin dışına çıkmak zorunda kaldılar ve çoğu göç ederek başka coğrafyaları mekan tuttular. Özellikle Orta Asya, Horasan, Türkistan, Taşkent, Nişabur ve şimdiki kuzey batı İran tarafları, Afrika’nın bazı uzak yerleri Ehli Beyt ve bendelerinin yeni mekânları oldular. Emeviler döneminde sadece Ömer bin Abdülaziz döneminde genelgeler yayınlanarak Ehli Beyt’e yapılan zulüm durdurulmuş oldu. Bunun dışında tüm Emevi dönemi İslam dini ve Ehli Beyt için zulüm ve sapkınlık dönemi olmuştur.

    Ancak bu süre içinde Emevi Devleti sınırlarını genişleterek Orta Asya’dan Anadolu içlerine, Kuzey Afrika kıtasının tümünü ele geçirerek arka taraftan şimdiki İspanya toprakların kadar genişlediler. Doğuda da sınırları şimdiki Afganistan civarlarına kadar ilerlettiler.

    Emevi katliamlarından ve zulmünden bıkan halk 750 yılında Horasanlı Eba Müslüm önderliğinde ayaklanarak Emevi Devletini yıktı ve yerine Abbasi Devletini kurdu.

    Hz. Hüseyin kardeşi Muhammed bin Hanifiye’ye yazdığı vasiyetnamede şöyle buyuruyor: „Dünya insanları bilsinler ki, Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim. Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münkeri nehyetmek istiyorum.“ Gene benzeri sözleri ile ’’Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah’ın ve babam Ali’nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim’’ (21) buyurmuşlardır.

    Hz. Hüseyin’in hedefleri ve öncelikleri Ceddi’nin yoludur. Emevi ordularının Kerbelâ olayı sonrası Ehli Beyt bendelerine yaptıklarına biraz göz atarsak durum daha iyi anlaşılmış olur.

    1. Çocukların, süt emen bebeklerin bile susuz ve aç bırakılması, dövülmesi ve korkutulması.

    2. Kadınların ve yetim çocukların korkutulması, aç bırakılması, dövülmesi, şehirlerde gezdirilmeleri, ölülerine ağlanmasının engellenmesi, feci bir şekilde zinetlerinin gasbedilip alınması ve hatta öldürülmeleri.

    3. İçinde hasta çocuk ve küçüklerin de olduğu bir esnada uyarmadan çadırların yakılması.

    4. Kur’an’a vakıf salih müminlerin öldürülmesi.

    5. Bulûğa ermemiş çocukların öldürülmesi.

    6. İnsanın en basit tabii hakları sayılan ibadet ve zikire engel olunması.

    7. Şehitlerin, başlarının kesilip Ehl-i Beyti ve yakınlarının gözleri önünde taşınması.

    8. Kendini savunamayan aciz insanlara hatta hastalara bile acınmaması, dövülmesi ve zincirlere vurulması.

    9. Şehitlerin başları, yakınlarının gözleri önünde ayaklar altına alınması, atlara çiğnetilmesi ve parçalatılması.

    10. İslami değerlerle alay edilmesi.(22)

    Hz. Hüseyin bir açıklamasında şöyle buyuruyor: „Hamd Allah’a mahsustur. O, ne isterse olur. Güç ve kudret sadece O’ndandır. Allah’ın rahmeti Resulüne olsun. Gerdanlık kızların boyununu çizdiği (onda eser bıraktığı) gibi ölüm de insanoğlunun üzerine yazılıp çizilmiştir. Yakup, Yusuf’u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana, varacağım bir katligah tayin edilmiştir. Öyle ki, o ıssız çöllerin yırtıcı kurt ve hayvanlarının Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde benim uzuvlarımı parçaladıklarını görüyorum. Allah’ın kaza kalemiyle yazılmış olan böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah’ın razı olduğu şeye biz Ehli Beyt de razıyız. O’nun bela ve imtihanı karşısında sabır ve istikamet gösteririz; o sabredenlerin sevabını bize (tamamıyla) verecektir. Resulullah’ın bedeninin parçası olan evlatları ondan hiç bir zaman ayrı düşmüyeceklerdir. Cennette de onun yanında olacaklardır. Çünkü onlar Peygamber’in hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olup vadesi de (ilahi hükümetin istikrârı da) onların vasıtasıyla tahakkuk bulacaktır. Bizim uğrumuzda canından geçen ve Allah’a ulaşmak yolunda kendisini fedâ etmeye hazır olan kimse, bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaallah.“(23)

    Hz. Peygamber, Hüseyin’in şehit olacağını, diğer musibet ve sıkıntılarını kızı Fatıma’ya haber verdiğinde Fatıma çok ağladı ve şöyle dedi: “Bu sıkıntı ve musibetler ne zaman vuku bulacaktır?”

    Peygamber, “ Ben, sen ve Ali dünyada olmadığımız bir zamanda” buyurdular.

    Fatıma bu sözü duyunca ağlaması şiddetlendi. Sonra; “ Kim Hüseyin’ime ağlayacak ve onun için ezadarlık edecektir?” dediğinde Peygamber şöyle buyurdular: “Ümmetimin içinden, Kıyamete kadar Ehli Beyt’imin kadınlarına, ve erkeklerine ağlayacaklar çıkacaklardır. Kıyamet günü olduğunda sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat edeceğiz, Her kim ki Hüseyin’imin musibetine ağlar ise, o ağlayan gözler, cennet nimetlerine ulaşmak için gülecektir’’ (24).

    Hz. Hüseyin’den bir alıntı. Araplardan biri Hz. Hüseyin’ın yanına gelerek şöyle dedi: “Ey Peygamber’in oğlu! Ben birinin kan parası için kefil olmuştum, ama onu ödemeye gücüm yok. Onu halkın en şereflisinden istersem daha iyi olur diye düşündüm; Hz. Peygamber’in ailesinden daha şerefli bir kimse aklıma gelmedi.”

    İmam şöyle buyurdular:

    “Ey Arap kardeş! Ben senden üç soru soracağım, eğer birine cevap verir isen, borcunun üçte birini ödeyeceğim; ikisine cevap verir isen borcunun üçte ikisini ödeyeceğim, hepsine cevap verdiğin takdirde de bütün borçlarını ödeyeceğim.”

    Adam; “Ey Peygamber’in oğlu! Senin gibi ilim ve şeref ehli bir kimse, benim gibi bedevi (göçebe cahil) bir Arap’tan soru sormak mı istiyor?” dedi.

    Hz. Hüseyin, “Evet! Çünkü ceddim Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “İyilik ve ihsan, ilim ve bilgi miktarınca yapılmalıdır.”

    Adam, “Pekâla buyurun ne isterseniz sorunuz; bilirsem cevap veririm, aksi takdirde sizden öğrenirim. Güç ancak Allah’tandır.”

    Hz. Hüseyin “Hangi amel, bütün amellerden üstündür?”

    Adam: “Allah’a iman.”

    Hz. Hüseyin: “Hangi şey insanı helak olmaktan kurtarır?”

    Adam: “Allah’a güvenmek ve O’na tevekkül etmek.”

    Hz. Hüseyin “İnsanı süsleyen şey nedir?”

    Adam: “Kendisiyle amel edilen ilim ve bilgi.”

    Hz. Hüseyin “İlimin dışında insanı süsleyen şey nedir?”

    Adam: “Cömertlik ve mertlikle birlikte olan servet.”

    Hz. Hüseyin “Eğer o olmazsa nasıl?”

    Adam: “Sabır ve tahammülle birlikte olan fakirlik.”

    Hz. Hüseyin “Ona sahip olmazsa nasıl?”

    Adam: “Böyle bir durumda, gökten bir ateş gelsin o adamı yaksın; çünkü o böyle bir azaba layıktır.”

    Hz. Hüseyin gülerek içerisinde bin dinar altın olan bir keseyle, kaşı iki yüz dinar değerinde olan kendi yüzüğünü o adama verip şöyle buyurdular: “Bu altın dinarları borç sahiplerine ver, bu yüzük ile de (onu satarak) geçim masraflarını karşıla.”

    Adam onları alarak şu ayeti okudu: “Allah Teala, risaletini nerede karar kılacağını daha iyi bilir.”(25)

     
    Hz. HÜSEYİN İÇİN GÖZ YAŞI DÖKMEK :

    “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.” (Bakara : 154)                                                               

    Aleviler her yıl Kerbela olayının yıl dönümünde Muharrem yası tutar, karalar bağlar. Yas bitiminde de İmamların neslinin tamamen kesilmediğine şükür eder, kurban keser ve Aşure pişirir. 

    İmamların neslinin devamı için yapılan tüm İbadetler aslında önceden Kuran’da belirtilmiştir.

    Hz. Muhammed’e müşrikler tarafından nesli kesik denildiği için‚ ’’(Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik. Şimdi sen rabbine kulluk et ve kurban kes.  Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir’’. (Kevser 1-3) iner. Burada İmamların neslinin yürüyeceği görülerek Peygambere ‘’Şükür et ve Kurban kes’’ denilmektedir. Aleviler de Kerbela Vakasından kurtulan Ehli Beyt nesli için Muharrem yası bitimi kurban keser ve Aşure dağıtarak şükür ederler.

    Hz. Muhammed’in 23 Şubat 632 tarihinde, Gadirhum’da, Veda Hutbesinde rivayetlere göre 80 bini kişiyi aşkın bir topluluğa söylediği ‘’Size 2 Emanet bırakıyorum. Biri Allahın kelamı Kuran-ı Kerim, diğeri benim Ehi Beyt’imdir. Kuran ve Ehl-i Beytime ipine sım sıkı sarılın. Kevser Havuzunda her iki emanet bir birinden ayrılmadan bana ulaşacaktır. Ehli Beyt’im, Nuh’un gemisi gibidir. Gemiye binenler kurtuldular, binmeyenler helak oldular’’ vasiyetine Aleviler sım sıkı sarılarak, arada bir gelen İmamlar, Evliyalar ve diğer Din Ulularının yaptığı gibi candan, gönülden bağlanarak Muharrem yasını, bugünlere taşıdılar.


    Alevilerin Ulu Ozanlarının;

    Alemlerin serverisin
    Ah Hüseyin, vah Hüseyin
    Şehitlerin serdarısın
    Ah Hüseyin, vah Hüseyin (Pir Sultan Abdal)

    Evvela meydanı Hür şehit açtı
    Gökteki melekler kanlı yaş saçtı
    Yetmişüç pehlivan hep şehit düştü
    Ah senin dertlerin İmam Hüseyin   (Şah Hatayî)

     

    Örneklerinde görüldüğü gibi Beyit ve Deyişlere uyarlayıp Cemlerde huşu içinde söyleyip feryat ve figan ederken, öte yandan, “…Herkes duysun ki, Allah’ın lâneti zalimler üstünedir.”  (Hûd : 18) ayetinde görüldüğü gibi Kuran’a dayanarak, Kerbela şehitlerine kast edenleri lanetle andılar.

    Bu yüzden biz Aleviler bir yandan Kerbela yasını tutarken, diğer taraftan inancımız gereği Zalime lanet okuruz. 

    Tarihte hiç bir örneği bulunamaz ki Kerbela Vakası kadar derin, Kerbela Vakası kadar içten, Kerbela Vakası kadar uzun süreli bir anma, bir yas tutulmuş olsun.
    Alevi insan Kerbela vakasını öyle sahiplenmiş ve onu yaşamının öyle bir yerine oturtturmuş ki Muharrem ayında sadece oruç tutmuyor, bir de yas çekiyor.
    Alevi can Muharrem de karalar bağlar.
    Alevi can Muharrem de eşi ile, kızı ile, tornu ile onun feryat ve figanını işler, Ya Hüseyin diğerek yürekleri dağlar, Ah- Vah ederek feryat ve figan eyler.
    Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında su içmediği gibi, hayvanına eza etmemek için onu bile çifte koşmaz.
    Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında eşi ile aynı yastığa baş koymaz.
    Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında kokular sürünmez, traş bile olunmaz.
    Bunun adı Hz. Ali sevgisidir,
    Bunun adı Hz. Hüseyin sevgidir.
    Bunun adı Ehli Beyt sevgisidir.
    Bu öyle derin bir sevgidir ki babasının yasını 40 gün tutan Alevi can, Kerbela yasını 1400 senedir tutmakta, o aşkı ve sevgiyi ailesinden fazla onlara göstermektedir.
    Alevilerin Ehli Beyt sevgisi ve o sevgi içinde Hz. Hüseyin aşkı tamamen gönüllü bir sevgidir. Ona bağlanmış, onu sevmiş, o olmuş ve ondan olmuşlardır.
     

    Şah Hatayi´m muhabbete bakarım
    Ben doluyum ben dolana akarım
    Güzel pirim bir dert vermiş çekerim
    Bir derdim var bin dermana değişmem (Şah Hatayii)

     

    Ehli Beyt sevgisi ile onların çektiği eza ve cefa onlara kudret, dertlerine derman olmuştur. Onların ilacı, onların silahı, onların sığınağı, onların tesellisi olmuştur.

    Alevi bir Can, Ehli Beyt sevgisi olmadan Alevi olamaz, Alevi olarak yaşayamaz. Ehli Beyt ve dolayısı ile Seyyid-i Şuheda Hz. Hüseyin onların sadece tenine değil, ruhuna da işlemiştir.

     

    Onu Türkü yapar düğünde eğleşir,

    Onu Ağıt yapar Cem’de ağlaşır,

    Onu Deyiş yapar, muhabbette söyleşir,

    Onu İman eder, Yezid’e karşı savaşır,

    Onu Hızır yapar, eteğine yapışır.

     

    Kerbela Vakası onun için Alevilerde 1400 yıla yakın bir süredir Hz. Hüseyin şahsında Can ve Canan olmuştur.

    · İmam Rıza’ın ashabından olan Seyyid Ali Hüseyini şöyle naklediyor: Ben Ali bin Musa er-Rıza’nın komşusu idim. Aşura günü olduğunda, din kardeşlerimizden bir kişi İmam Hüseyin’nin şehadet olayını okuyordu. İmam Bakır’ın buyurmuş olduğu şu rivayete yetişti: “Kimin gözlerinden sivri sineğin kanadı kadar göz yaşı akarsa, Allah Teala onun günahlarını, denizin köpüğü kadar da olsa affeder.”

    ·“Cebrail, Peygamber’in nezdinde olduğu zaman Hasan ve Hüseyin, Resulullah’ın yanına gelerek ve sırtına atlıyarak onunla oynuyorlardı. Resul-i Ekrem anneleri Fatıma’ya „Niçin bunları bir şeyle meşgul etmiyorsun? dediğinde Hz. Fatıma onları aldı, ama çok geçmeden çocuklar annelerinin elinden kaçarak Hz. Peygamber’in yanına gelerek onunla yeniden oynamaya başladılar. Resulullah onları kucağına aldı ve dizleri üzerine oturttu. Cebrail arzetti: Ey Allah’ın Resulü, yavrularınızı çok sevdiğinizi görüyorum.“ Peygamber Cebrail’e: „Elbette ki çok severim, onlar yaşantımın iki güzel gülleridir“ diye cevap verdi. Cebrail Hüseyin’e işaret ederek şöyle dedi: „Bil ki ümmetin bu oğlunu şehit edecektir.“ Daha sonra kanatlarıyla uçarak elinde biraz toprak getirdi ve Resulullah’a hitaben: „Yavrun bu toprağın üzerinde öldürülecektir.“ Hz. Muhammed bu toprağın adını sorduğunda Cebrail adının Kerbela olduğunu söyledi.(26) Hz. Hüseyin müsibetlere uğrayacağı ve düşmanları tarafından sarılacağı yere vardığında yakın bölgelerde yaşayan birisini Hz. Hüseyin’in yanına getirdiler. Hz. Hüseyin o şahıstan bu yerin ismini sorduğunda Kerbela cevabını aldı. Hz. Hüseyin : „Allah’ın Resulü’nün buyruğu doğrudur. Burası bela ve hüzün yeridir.“ diye buyurdu. Daha sonra ashabına şöyle buyurdu: „İnin artık, sefer yükümüzü indireceğimiz ve kanlarımızın döküleceği yer burasıdır.“

    · Şerif Ebu-l Hüseyin Akiki „Ahbar-u Medine“ adlı kitabında Hz. Ali’den şöyle rivayet ediyor. Resulullah bir gün bizleri görmek için eve gelmişti. Hazırladığımız yemeği ve Ümm-ü Eymen’in bize gönderdiği bir kâse süt ve bir kap hurmayı da yemek için ortaya bıraktık. Resulullah yedi, biz de yedik. Daha sonra ben Resul-ü Ekrem’in ellerini yıkadım. Hazret; ellerini başına yüzüne ve sakalına çektikten sonra kıble’ye doğru oturdu ve istediği duaları etti. Sonra gözyaşı dökerek kendisini üç defa yere vurdu. Biz yaptığı bu işin sebebini sormaktan korkuyorduk. Bu esnada Hüseyin o Hazret’in sırtına çıktı ve Resulullah tekrar ağlamaya başladı. Hz. Hüseyin bu durumu görünce: „Anam, babam sana feda ağlamanızın sebebi nedir? „Babacığım, şimdiye kadar sizde şahit olmadığım bir davranış gördüm“ diye sorduğunda Resul-ü Ekrem ona hitaben şöyle buyurdu: „Evladım bugün sizleri ziyaret etmekten o kadar sevinçli oldum ki şimdiye kadar öylesine sevinçli olmamıştım, ama habibim Cebrail yanıma gelerek sizlerin ölümünüzü ve ölüm yerlerinizin dağınık olduğunu bana haber verdi; bu haber beni çok üzdü. Allah’tan sizin için hayır ve iyilik niyaz ederim.“(27)

    · Hz. Muhammed, bir hadisinde Hz. Ali, Hz. Fatıma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e hitaben şöyle buyurmuştur: „Ben size düşman olup savaşanlara düşmanım ve sizinle sulh içinde olup sizi sevenleri severim.(28)

    · Hz. Peygamber, Hz. Hasan ve Hüseyin’in ellerinden tutarak şöyle buyurdu: „Her kim beni, bu ikisini ve bu ikisinin anne ve babasını severse kıyamet günü benim derecemde benimle birlikte olur.“ (29)

    · „Hasan ve Hüseyin benim dünyadan iki gülümdürler“ (30)

    · „Bunlar benim ve kızımın yavrularıdır; Ey Allahım, ben bu ikisini seviyorum; Sen de onları sev ve onları sevenleri de sev.“ (31).

    · Bir adam Hz. Hüseyin’e selam vermeden: „Nasılsınız? Allah âfiyet versin.“ dediğinde İmam şöyle buyurdu: „Evvel se­lam, sonra sohbet. Allah sana da âfiyet versin.“ Daha sonra buyurdular ki: „Selam vermedikçe hiçbir kimseye konuşma müsaadesi vermeyiniz.“

    · Rivayete göre Ensardan biri Hz. Hüseyin’e ihtiyacı için başvurunca İmam şöyle buyurdu: „Ey ensari kardeş, yüzünün suyunu dökme, isteğini bir kâğıda yaz, ben Alla­h’ın izniyle seni sevindirecek bir şey yaparım.“ Ensari şöyle yazdı: „Ya Eba Abdillah, filan adamın benden beş yüz dinar alacağı vardır, beni sıkıştırıyor; durumum düzelinceye kadar bana mühlet vermesi hakkında onunla konuş.“ Hz. Hüseyin’e mektubu okudu ve evine gidip içerisinde bin dinar olan bir kese getirip buyurdu: „(Bu) beşyüz dinarla borcunu öde, geri kalan beşyüz dinar­la da geçimini sağla. Bu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar kendi dinini koruması için ihtiyacını karşılar. Yiğit seni ümitsiz etmeyi kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır. Soylu ise ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden, haysiyetini koru­mak için seni eli boş geri çevirmez.“ (32)

    · Mü’min, Allah’ı kendisine sığınak, sözünü ise ayna edinir; bazen mü’minlerin, bazen de gaddarların sıfatına bakar; onların sıfatların­dan incelikler elde eder, kendisini iyice tanır, üstün zekâsıyla yakin makamına ulaşır ve nefsini temizlemekte de güçlü olur. (Hz. Hüseyin)

    · Özür dilenecek hareketten sakın. Zira mü’min ne suç işler ve ne de özür diler, ama münafık her gün suç işleyip özür diler. (Hz. Hüseyin)

    · Gerçek cimri, selam vermekte cimrilik yapan kimsedir. (Hz. Hüseyin)

    · Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse um­duğun­dan uzaklaşarak, korktuğu şeye yaklaşmaktadır. (Hz. Hüseyin)

    KERBELÂ HAKKINDA 101 SORU ve CEVAPLARI :

    S. 1- Hz. Hüseyin’in meşhur lakabı nedir?

    C. 1-. Seyyid’i Şüheda

    S. 2- Hz. Hüseyin’in künyesi nedir?

    C. 2- Ebu Abdullah.

    S. 3- Hz.Hüseyin ne zaman ve nerede dünyaya gelmiştir?

    C. 3- Hicretin 4. yılı, 3. Şaban günü  Medine’de dünyaya gelmiştir. Miladi olarak da 25 Şubat 625 tarihi bilinir.

    S. 4- Hz. Hüseyin’in hayatı kaç döneme ayrılır?

    C. 4- Dört döneme ayrılır:

    •   Resulullah dönemi.
    •   Babası Hz. Ali dönemi.
    •   Ağabeyi Hz. Hasan’la birlikte olduğu dönem.
    •   Kendi İmamet dönemi.

    S. 5- Hz. Hüseyin’in İmametlik dönemi kaç yıldır?

    C. 5- On yıl civarında. Ağabeyi İmam Hasan’ın şehadeti hakkında 2 tarih vardır. 25 Mart 670 veya 18 Eylül 670 tarihleridir. Kerbela Vakası ise 10 Ekim 680 yılıdır.

    S. 6- Hz. Hüseyin kaç yıl Hz. Resulullah’ın zamanında yaşamıştır?

    C. 6- Yedi yıl civarında.

    S. 7- Hz. Hüseyin kaç yıl babasıyla birlikte oldu?

    C. 7- Otuz yıla yakın zaman civarında.

    S. 8- Hz. Hüseyin, babasından sonra kaç yıl kardeşi İmam Hasan’la birlikte yaşamışlardır?

    C. 8- On yıl civarında.

    S. 9- Hz. Hüseyin’in şehadetinden bu yana kaç yıl geçmiştir?

    C. 9- Miladi 1326, Hicri 1362 senedir. (Bu tarih 2006 itibarıyla geçerlidir)

    S. 10- Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Ekber’in sima ve ahlakı nasıl idi?

    C. 10- Ali Ekber güzel yüzlü, temiz ahlaklı biridir. Bir iddiaya göre, Aşura günü Ehl-i Beyt’ten ilk şehit olan odur.

    S. 11- Hz. Hüseyin’in sancaktarı kim idi?

    C. 11- Kendisine “Sakka” lakabı verilen, Hz. Ebu’l- Fazl’il  Celal Abbas idi.

    S. 12- Hz. Hüseyin’in kölesinin ismi ne idi ve ne özelliğe sahipti?

    C. 12- Hz. Hüseyin’in kölesinin ismi, “Eslem” idi. Yanık sesle Kur’ân okunması ile tanınır.

    S. 13- Hz. Hüseyin hakkında yazılan en etkili beyit hangisidir?

    C. 13- Fuzuli’nin ‚’’Düştü Hüseyin atından Sahra-i Kerbela’ya, Cibril koş haber ver Sultanı Enbiya’ya’’ beyitidir.

    S. 14- Hz. Hüseyin ve ashabı, ne zaman Medine’den Mekke’ye hicret etmiştir?

    C. 14- Hz. Hüseyin, Hicretin 60. yılı olan Recep ayının 28’inde, Pazar akşamı çocukları, kardeşleri (Muhammed bin Hanefiyye hariç) ve akrabalarından bir grup kimseyle birlikte geceleyin Medine’den Mekke’ye doğru hareket ettiler ve Şaban ayının üçünde Cuma akşamı Mekke’ye ulaştılar.

    S. 15- Hz. Hüseyin ve ashabı, kaç gün Mekke-i Muazzama’da kalmış ve hangi tarihte Mekke’den Irak’a doğru yola çıkmışlardır?

    C. 15- Hz. Hüseyin ve ashabı, takriben 95 gün Mekke’de kaldılar; ama haclarını tamamlayamadıklarından onu umreye çevirerek Zihicce’nin 8. günü ailesi ve evlatlarıyla birlikte Mekke’den Irak’a doğru yola koyuldular (33).

    S. 16- Hz. Hüseyin neden hac günlerinde Temettu Haccını Umre-i Müfrede’ye çevirerek Mekke’den ayrıldı ?

    C. 16- Hz. Hüseyin, Yezidi’n adamlarının, kendisine suikast düzenlemek için Hac maskesi altında Mekke’ye gönderildiklerini öğrendiği için halka kısa bir konuşma yaptıktan sonra 8 Zilhicce tarihinde bir gurup yakını ve dostları ile birlikte Mekke’den çıkarak Irak’a doğru hareket etti (34). 

    S. 17- Hz. Hüseyin, Mekke’den ayrıldığında okuduğu hutbe hangi isimle bilinir ?

    C. 17- Hz. Hüseyin, Mekke’den çıkmadan bir gün önce  “Hutta’l- Mevt” hutbesi adıyla bilinen bir hutbe okudu. Hutbenin sonunda şöyle “Kim bizim yolumuzda kalbinin kanını dökmeye ve Allah’a kavuşmaya hazırsa, bizimle gelsin; ben yarın saban inşaallah hareket edeceğim.” Dedi.

    S. 18- Hz. Hüseyin’in Mekke’ye gönderdiği elçi kim idi?

    C. 18- Müslim bin Akil.

    S. 19- Küfe halkı Hz. Hüseyin’e kaç tane davet mektubu göndermişti?

    C. 19- Yüz elli civarında.(35)

    S. 20- Küfe halkı, Hz.Hüseyin’i davet ettiği zaman, kaç kişi Hz. Müslim’e biat etmişlerdi?

    C. 20- On sekiz bin kişi.

    S. 21- Hz. Müslim’in çocuklarının isimleri nelerdir?

    C. 21- Büyüğü Muhammed, küçüğü İbrahim’dir. Her ikisi de on yaşından küçük idiler.

    S. 22- Cebrail, İmamların isimlerini Hz. Nuh’a bildirdiğinde, onların hangisinin ismini duyunca ağlamıştır?

    C. 22- Hz. Hüseyin’in ismini duyunca ağladı.

    S. 23- Hz. Hüseyin’in kıyamına sebep olan en önemli faktör nelerdi?

    C. 23- Hz. Hüseyin’in kıyamına sebep olan üç önemli faktör şunlardır: 1) Yezid’in, Hz. Hüseyin’den biat istemesi ve onun buna şiddetle direnip “Zillet bizden uzaktır” buyurması. 2) Kıyam için hazır olan Kufe halkının, İmam’ı ısrarla oraya davet etmeleri. 3) İslam’ın, iyiliğe emretmek, kötülükten sakındırmak emriyle amel etmesi.

    S. 24- Kerbela’nın sözcük anlamı nedir?

    C. 24- Kerbela, gam ve bela anlamınadır. Hz. Hüseyin, Kerbela ismini duyduklarında şöyle buyurdular: “Allah’ım kerb (gam) ve beladan sana sığınıyorum.”

    S. 25- Hz. Hüseyin’in yası tarihte hiç kesintiye uğradı mı?

    C. 25- Hayır, tüm baskı ve zulme rağmen bu inanç kesintiye hiç uğramadı.

    S. 26- Beni Haşim ailesinden Aşure günü ilk şehit olan kimdi?

    C. 26- Ali Ekber’dir.

    S. 27- Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit düşen 72 ashabından kaç kişi Beni Haşimlerdendi?

    C. 27- On yedi kişi.

    S. 28- Önceleri Yezid ordusundan olan fakat sonra tövbe ederek Hz. Hüseyin’in ordusuna katılıp şehit olan şahsın ismi nedir?

    C. 28- Hür bin Yezid-i Riyahi’dir.

    S. 29- Neden, Hz. Hüseyin’in düşmandan bir gece (Aşure gecesini) izin istedi?

    C. 29- Hz. Hüseyin’in kardeşi Ebu’l Fazl’il- Abbas’a şöyle buyurdu: “Kardeşim! Düşmana doğru git, onlara de ki; “Zikir etmemiz, dua etmemiz ve Allah’la münacatta bulunmamız için bu geceyi bize mühlet verin. Çünkü ben zikir etmeyi, Kur’ân okumayı, çok dua ve istiğfar etmeyi seviyorum.” (36)

    S. 30- Aşure gecesi Yezid ordusundan kaç kişi Hz. Hüseyin’in ordusuna katıldı?

    C. 30- Hz. Hüseyin ve yarenlerinin Aşura gecesi ibadet etmeleri, Yezid askerlerinden 32 kişinin İmam’ın ordusuna katılmalarına sebep oldu.(37)

    S. 31- Aşure günü şehit olan damat ve gelinin isimleri nelerdir ve nasıl şahadete eriştiler?

    C. 31- Onların isimleri “Veheb” ve “Haniye”’dir. Veheb, savaş meydanına gitmek için Hz. Hüseyin’den izin istedi. İzin alınca meydana gidip bir müddet savaştı ve büyük yararlılıklardan sonra iki elleri kesilerek esir düştü. Onu Ömer-i Sa’dın yanına götürdüler. Ömer onun öldürülmesini emretti. Boynunu vurduktan sonra kesilmiş başını Hz. Hüseyin’in çadırlarına doğru attılar. Veheb’in annesi onu alıp yüzünün kanını temizledikten sonra, tekrar karşı tarafa doğru attı. Veheb’in eşi “Haniye” kendisini kocasının kana boyanmış bedenine ulaştırdı, onun kanlarını temizleyerek şöyle dedi: “Cennet sana hoş olsun” Şimr bu durumu görünce, kölesine onu öldürmesini emretti, köle de elindeki demir sopayla onu şahadete eriştirdi.

    S. 32- Kerbela’da şehit edilen ilk ve tek kadının ismi nedir?

    C. 32- Veheb’in eşi olan Haniye’dir.

    S. 33- Hz. Hüseyin’in Aşure günü, savaşın tam kızgın zamanı ameli olarak açıkça yerine getirdiği İlahi farizalardan biri ne idi?

    C. 33- Cemaate topluca zikir yaptırması oldu. Hz. Hüseyin bir grup ashabıyla birlikte öğle vakti topluca zikir yaparken, Yezid taraftarlarının attığı oklarla 2 kişi zikir yaparken şehit oldular.

    S. 34- Aşura günü öğle vakti, Hz. Hüseyin’e topluca zikir yapılmasını talep eden kişi kimdi ve ne istedi?

    C. 34- Aşura günü  “Ebu Sumame-i Seydavi” güneşe bakarak öğle vakti topluca zikir yapmak istediğini Hz. Hüseyin’e bildirerek “Gerçi düşmanın fırsat vermeyeceğini biliyorum, ama son ibadeti sizinle yapıp öylece Allah’a kavuşmak istiyorum.” Dedi. Hz. Hüseyin de şöyle buyurdular: “Bana zikiri hatırlattın, Allah seni zikiri kabul edilenlerden kılsın. Şimdi düşmandan zikir için mühlet isteyin.”

    S. 35- Beni Esed tayfasından olup Hz. Hüseyin’in ashabından olan, Bedir ve Huneyn savaşlarına katılmış olup Aşura günü İmamın yanında şahadete erişen yaşlı kişinin ismi nedir?

    C. 35- Habib bin Mezahir’in akrabalarından olan “Enes bin Haris-i Kahili”dir.

    S. 36- Ebuzer’in azad edilmiş kölesi olan ve Hz. Ali, Hz. Hasan ve daha sonra Hz. Hüseyin’in evinde yaşayan ve Kerbela’da Hz. Hüseyin’in yanında şahadete erişen şahsın ismi nedir?

    C. 36- Cevn’dir.

    S. 37- Hz. Hüseyin, neden Aşura günü düşmanlarından bazılarını öldürmüyordu?

    C. 37- İmam Seccad şöyle buyuruyor: “Babamın öldürmediği kimselerin soyundan biz Ehl-i Beyt’i sevecek kimseler dünyaya gelecektir. İşte İmam bu yüzden bizi sevecek insanların babalarının sulbünde korunması için onları öldürmüyordu.” (Diğer İmamların hakkında da buna benzer bir çok rivayetler vardır.(38)

    S. 38- Aşure günü, neden en büyük musibet günü olarak tanıtılmıştır?

    C. 38- Abdullah bin Fazl-i Haşimi şöyle diyor: İmam Cafer- i Sadık’a; “Neden Resulullah’ın Hakka yürüme günü, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan vs. İmamların şahadet günleri tam değil de sadece Aşura günü en büyük musibet, gam, üzüntü ve matem günü olarak tanıtılmıştır?” dediğimde şöyle buyurdular:

    “Bunun sebebi şudur: Ashab-ı Kisa (Âl-i Aba) Allah katında insanların en değerlisi idiler. Bunlar 5 kişidirler: ‘Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin. Hz. Peygamber vefat ettiğinde gerçi musibet çok büyüktü, ama Ashab-ı Kisa’dan dört kişi yaşıyordu, bunlar halkın mercii ve sığınağı idiler. Hz. Fatıma şahadete eriştiğinde musibet çok büyük olmasına rağmen Ashab-ı Kisa’dan üç kişi vardı ve halk ihtiyaç duyduklarında onlara sığınıyorlardı. Hz. Ali ve Hz. Hasan’da da durum aynıydı. Ama Hz. Hüseyin şehit olduğunda, Ashab-ı Kisa’dan halkın mercii ve sığınağı olacak kimse kalmamıştı. Bundan dolayı İmam Hüseyin bekası Ashab-ı Kisa’nın bekası olduğu gibi, onun şahadeti de onların hepsinin şahadeti gibiydi. Bu sebepten dolayıdır ki Aşura günü, gam, üzüntü ve matem açısından günlerin en musibetlisi olarak tanıtılmıştır.” Abdullah bin Fazl-i Haşimi devamla; ’’Ben İmam Sadık’a; “Öyleyse İmam Seccad için ne diyorsunuz?” dediğimde şöyle buyurdular: “Hz. Zeynel- Abidin, İmam ve halka hüccetti. Fakat Resulullah’ı görmemişti, onun ilmi baba ve cetlerinden miras olarak ona yetişmişti. Ama Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Peygamberle uzun süre birlikte olmuşlardı. Halk da onları Peygamber ile birlikte görmüştü. Bundan dolayı Onlardan birini gördüklerinde, Peygamber’in hatıraları, söz ve davranışları onlar için canlanıyordu.” (39)

    S. 39- Hz. Hüseyin ve Yahya bin Zekeriyya arasında ne gibi benzerlikler vardır?

    C. 39- Bu iki yüce şahsiyet arasında olan benzerlikler çoktur. Biz yedi tanesini verelim :

    1)    Bu iki masuma isim takılmadan önce, onların isminde hiç kimse yoktu.

    2)    Her ikisi de altı aylık iken dünyaya gelmişlerdi.

    3)   O ikisinin doğumundan önce, semavi haber ve vahiyler onların doğum ve durumlarını açıklamıştı.

    4)    Gök her ikisine de ağladı. “Fema beket aleyhim’is- semau ve’l arz” (40) ayetinin tefsirinde bununla ilgili hadis nakledilmiştir.

    5)    Her ikisinin katili veled’üz- zina idi.

    6)    Her ikisinin de başını altın leğene koyup fasık ve zalimlere götürdüler.

    7)    Bu iki mazlumun, rivayetlere göre başları dile gelip konuşmuştu.

    S. 40- Hz. Hüseyin’in Aşure günündeki en son askeri kimdi ve kimin eliyle şahadete erişti?

    C. 40- Hz. Hüseyin’in Aşura günü en son askeri, Hz. Ali Esğer (Ali Asker) idi. Babası Hz. Hüseyin’in elleri üzerinde, Hermele bin Kamil-i Esedi’nin okuyla şahadete erişti.

    S. 41- Kerbela şehitlerinden kimlerin başlarını bedenlerinden ayırmadılar? Niçin?

    C. 41- Ali Esğer ile Hür bin Yezid-i Riyahi’nin başlarını bedenlerinden ayırmadılar. Çünkü Hz. Hüseyin oğlu Ali Esğer’i defnetmişti; Hür bin Yezid-i Riyahi’nin de akrabaları onun başının bedeninden ayrılmasına mani oldular.

    S. 42- Hz. Hüseyin’in Kerbela’da kendisiyle birlikte şehit olan ashabı kaç kişiydi?

    C. 42- Büyük kanaate göre 72 kişidir.

    S. 43- Hz. Hüseyin’in yaya olarak cenazesinin baş ucuna geldiği ve onun için ağıt okuyup ağladığı şahsın ismi nedir?

    C. 43- Hür bin Yezid-i Riyahi’dir.

    S. 44- Rivayetlerimizde Beytullah’il Haram Haccının bedeli olarak tanıtılan şey nedir?

    C. 44- Beytullah’il Haram’ın (sevap bakımından) bedeli olarak tanıtılan şey, Hz. Hüseyin’in kabrinin ziyaretidir. Hz. Hüseyin’in kabrinin ziyareti büyük sevaptır.

    S. 45- Nahiye-i Mukaddese Ziyareti nasıl bir ziyarettir?

    C. 45- Nahiye-i Mukaddese Ziyareti, Sahib’uz- Zaman İmam Mehdi’dan nakledilen bir ziyarettir. Hazret Kerbela şehitlerinin hepsinin isim ve nişanelerini bu ziyarette zikredip onlara selam gönderdiği gibi, onlardan her birinin katilinin de ismini zikredip onlara lanet etmiştir.

    S. 46- Zikir yaparken Kerbela toprağına secde etmenin fazileti nedir?

    C. 46- Kim Kerbela toprağı üzerinde ulu şehitleri anarak zikir ederse büyük fazilette bereket sahibi olur.

    S. 47- Hz. Hüseyin’in şahadetinden sonra Kerbela’da en son şehit olan kimdi?

    C. 47- Kerbela’da en son şehit olan “Süveyd bin Amr” isminde yaşlı bir adamdır. Bu şahıs Aşure günü, var gücüyle savaştı, aldığı çok yara ve darbeler neticesinde bayılıp yere düştü. Yezid’in askerleri öldüğünü zannederek ondan vazgeçti. O bir müddetten sonra kendine gelip Hz. Hüseyin’in şehit olduğunu anlayınca o haliyle kalkıp yanında bulunan hançerle saldırıya geçti. Bir müddet savaştıktan sonra şehit oldu.

    S. 48- Kerbela şehitlerinin başları ne zaman ve kimin emriyle bedenlerinden ayrıldı?

    C. 48- Muharrem’in on birinci günü, Ömer Sa’d’ın emriyle.

    S. 49- Hz. Hüseyin’in ne zaman ve nerede şahadete erişti?

    C. 49- Hicretin 61. Yılı Aşura günü Kerbela’da şahadete erişti.

    S. 50- Hz. Hüseyin’in kaç yaşında şehit oldu?

    C. 50- 57 yaşında.

    S. 51- Hz. Hüseyin’in şehit olduktan sonra, kaç atlı Hazretin bedenini atların tırnaklarıyla çiğnetti?

    C. 51- Hz. Hüseyin’in şehit olduktan sonra, on kişi İmam’ın bedenini atların tırnaklarıyla çiğnettiler.

    S. 52- Hz. Hüseyin’in katili kimdir?

    C. 52- Şeyh Şuşteri şöyle yazıyor: “ Hz. Hüseyin’in katili ilk başta Yezid’dir. Çünkü O, Hz. Hüseyin’den zorla biat alınmasını, biat etmediği takdirde hazretin başının kendisine gönderilmesini emretmişti. Yezid’den sonra Hz. Hüseyin’in katili İbn-i Ziyad’dır. Çünkü o, bu katliamı hazırlamış ve İmamın aleyhine ordu toplamıştır. Ondan sonra da İmam’ın katili İbn-i Sa’d’dır. Çünkü Kerbela vakasından sonra onu, Hz. Hüseyin’in katili olarak çağırıyorlardı. Onlardan sonra da İmamın katili Şimr’dir. Çünkü o da Hz. Hüseyin’in kellesini bedeninden ayırmıştır.

    S. 53- Hz. Hüseyin’in bedeninde kaç ok, mızrak ve kılıç yarası var idi?

    C. 53- İmam Bakır’ın buyurduğuna göre, Hz. Hüseyin’in bedeninde 320 kılıç, mızrak ve ok yarası vardı.

    S. 54- Hz. Hüseyin’in atının ismi ne idi?

    C. 54- Hz. Hüseyin’in atının ismi Zulcenah’dır.

    S. 55- Zulcenah, Hz. Hüseyin’in bedeniyle nasıl vedalaştı?

    C. 55- Hz. Hüseyin’in şahadetinden sonra, Zulcenah İmamın parçalanan bedeninin yanına gelerek yelesini Hz. Hüseyin’in kanına boyadı, O’nun bedenini kokladı ve yüksek sesle kişnemeye başladı. İmam Bakır buyuruyor ki; “Zulcenah kişnerken şöyle diyordu: Peygamber’in evladını öldüren ümmetin zulmünden dolayı vay hallerine!”

    S. 56- Kerbela şehitlerinin naaşı ne zaman ve kimlerin vasıtasıyla defnedildi?

    C. 56- Kerbela şehitlerinin naaşı, Hicri 61. Yılın Muharrem ayının 13. günü defnedildi. Şöyle ki, “Alkame” nehirinin yakınında, Dadiriyye adlı bir köyde yaşayan “Beni Esed” kabilesi, gelip Kerbela şehitlerinin mübarek bedenlerini defnederken Hz. Hüseyin’in ve başları bedenlerinde olmayan diğer şehitlerin bedenlerini tanımıyorlar, bu yüzden ne yapacaklarını bilmeyerek şaşırıp kalıyorlar, bu esnada aniden bir atlı onların yanına gelerek; “Niçin buraya gelmişsiniz?” diye soruyor. Onlar da cevaben: “Bu cesetleri defnetmek için gelmişiz, fakat onların kim olduğunu tanımıyoruz.” diyorlar. İmam Seccad’ın (İmam Zeyenl Abidin) kendisi olan o atlı, bütün şehitleri tek – tek tanıtıyor ve onları defnediyorlar. İmam Seccad, babasının da pare – pare olmuş bedenini bir hasrın içerisine koyarak onu da defnediyor.

    S. 57- İmam Hüseyin (a.s)’ın mübarek bedeni kimin vasıtasıyla tanındı ve defnedildi?

    C. 57- İmam Seccad lakabı ile bilinen İmam Zeynelabidin’dir.

    S. 58- Hz. Hüseyin’in kabri nerededir?

    C. 58- Kerbela’dadır.

    S. 59- Hz. Hüseyin’in kabri neden altı köşelidir?

     C. 59- Ali Ekber’in mübarek naaşı, babası Hz. Hüseyin’in yanında defnedildiğinden dolayı kabir altı köşeli olmuştur.

    S. 60- Hz. Hüseyin’in kabrinin üst tarafında, halis altın suyuyla ne yazılmıştır?

    C. 60- Nur ayetinden sonra Hz. Peygamber’in buyurmuş olduğu şu hadis yazılmıştır: “Ey Cabir! Hüseyin’in kabrini ziyaret et. Çünkü Hüseyin’in kabrini ziyaret etmenin sevabı, (müstahap olan) yüz Haccın sevabıyla eşittir. Kuşkusuz Hüseyin’in kabri, cennet bahçelerinden bir bahçedir… Kerbela da cennet yeridir.”

    S. 61- Resulullah, Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret etmenin sevabı hakkında ne buyurmuştur?

    C. 61- Peygamber, Ayşe’ye şöyle buyurdu: “Kim, oğlum Hüseyin vefat ettikten sonra onun kabrini ziyaret ederse, Allah Teala benim haclarımdan bir haccın sevabını onu ziyaret edene verir.” Ayşe; “Haclarından bir haccın sevabını mı?” dediğinde Hz. Peygamber; “İki haccımın sevabını ona verirler.” buyurdular.

     Ayşe daha fazla şaşırarak; “İki haccının sevabını mı?!” dediğinde Resulullah: “Hatta üç haccımın sevabı, onu ziyaret edene verilir.” buyurdular. Bu mevzu böylece tekrarlandı; nihayet Resulullah; “Allah Teala, benim doksan haccımın sevabını Umre sevaplarıyla birlikte onun kabrini ziyaret edene verecektir.” buyurdular.(41)

    S. 62- Hz. Hüseyin’in vasiyeti ne gibi sözleri içermektedir?

    C. 62- Hz. Hüseyin, Irak’a doğru hareket ettiğinde bir vasiyetname yazarak kardeşi Muhammed-i Hanefiyye’ye verdi. Bu vasiyetnamede, Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in peygamberliğine ve ahiretin hak olduğuna ikrar ettikten sonra şöyle geçmiştir: “Ben bencillik, zulüm ve yeryüzünde bozgunculuk yapmak için kıyam etmedim; ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, babam Ali bin Ebu Talib’in yolunda gitmek ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için kıyam ettim.

    S. 63- Hz. Hüseyin’in kaç çocuğu vardı?

    C. 63- Büyük bir alim ve mühaddis olan Şeyh Mufid şöyle diyor: “Hz. Hüseyin’in altı çocuğu vardı:

    1)    Annesi Şehrbanu olan İmam Seccad,

    2)    Annesi Leyla olan Ali Ekber,

    3)    Kerbela vakasından önce vefat eden Cafer.

    4)    Annesi Rubab olan ve Hz. Hüseyin’in kucağında boğazından oklanarak şahadete erişen Abdullah (Ali Esğer / Ali Asker).

    5)    Annesi Rubab olan Sekine (Sakine),

    6)    Annesi Ümmü İshak olan Fatime.(42)

    S. 64- Hz. Hüseyin’in en büyük oğlunun ismi nedir?

    C. 64- Şeyh Mufid ve Şeyh Saduk, İmam Seccad’ı Hz. Hüseyin’in en büyük oğlu bilmişlerdir. Ama allame seyyid Muhsin “A’yan’uş- Şia” kitabında Ali Ekber’in, Hz. Hüseyin’in en büyük oğlu olduğunu vurgulamıştır.(43)

    S. 65- Hz. Zeyneb ne zaman ve nerede dünyaya gelmiş ve vefat ettiği yer neresidir?

    C. 65- Hz. Zeyneb Hicretin 5. veya 6. yılı Cemadelula’nın beşinde Medine’de dünyaya geldi; Hicretin 62. yılında ise Medine veya Şam’da vefat etti. Bazı rivayetlere göre ise Hicretin 64. yılında vefat etmiştir.

    S. 66- Hz. Zeyneb’in evlenme şartı ne idi?

    C. 66- Hz. Zeyneb evlenme yaşına ayak bastıklarında pek çokları onu istedi. Fakat amcası oğlu Abdullah bin Cafer’in istemesi şu şartla kabul edildi: “Kardeşi Hz. Hüseyin ne zaman yolculuğa çıkarsa, onunla beraber olacak ve Abdullah buna mani olmayacaktır.” Abdullah da bu şartı kabul etti, böylece Hz. Zeyneb onunla evlendi.

    S. 67- Hz. Zeyneb neden, Hz. Hüseyin onun şehit olan oğullarını çadıra getirdiğinde dışarı çıkmadı?

    C. 67- Hz. Zeyneb daima şehitlerin mübarek naaşlarını bütün kadınlardan önce karşılıyordu, ama kendi oğullarının mübarek naaşlarını getirdiklerinde çadırdan dışarı çıkmadı. Çünkü kana boyanan oğullarının bedenlerini görmekle sabırsızlık göstererek mükafatını azaltabilir ve kardeşi de onu bu halde görerek bacısı karşısında mahcup olabilirdi. İşte bu yüzden çadırdan dışarı çıkmadı.

    S. 68- Hz. Hüseyin’in kardeşi olan ve Celâl Abbas adı ile de anılan Hz. Ebu’l Fezl’il- Abbas’ın lâkapları ne idi?

    C. 68- Hz. Ebu’l Fazl’il- Abbas’ın bir çok lâkapları vardır :

    1- Ebu’l Fazl; çok faziletleri olduğundan veya “Fazıl” isminde bir oğlu olduğundan dolayı bu lakap ona verilmiştir.

    2- Ebu’l Kırba, susuzlara su taşıdığı için bu lakabı almıştır.

    3- Kamer-i ben-i Haşim, Haşim oğulları arasında ay gibi yüzü güzel ve nurlu olduğundan dolayı bu lakabı ona takmışlardır.

    4- Abd-i Salih.

    5- Fadi (fedakar).

    6- Hami (himayet edici).

    7- Vaki (koruyucu).

    8- Bab’ul- Havaic (hacetler kapısı).

    9- Sai (ayretli, çaba sarf eden).

    10- Hamil’ul- Liva (sancaktar, alemdar).

    S. 69- Hz. Mehdi’nin, Nahiye-i Mukaddese Ziyaretindeki Hz. Ebu’l-Fezl için beyan ettiği beş fazilet nedir?

    C. 69- İmam Mehdi’den naklolunan Nahiye-i Mukaddese Ziyareti’nde O Hazret, Ebu’l Fazl’a hitaben şöyle buyuruyor:  “Selam olsun Emir’ul- Muminin Hz. Ali’nin oğlu Ebu’l Fazl’il- Abbas’a. O Abbas ki, canını kardeşi için feda etti, dünyayı ahirete ulaşmak vesilesi kıldı, kardeşine feda oldu, muhafız idi, suyu susuzlara ulaştırmak için çok gayret etti ve iki eli Allah yolunda kesildi.”

    S. 70- Hz. Hüseyin’in ve ashabının aileleri ne zaman ve kimin vasıtasıyla esir edilerek Kerbela’dan Küfe’ye götürüldü?

    C. 70- Hz.Hüseyin ve ashabının aileleri, Muharrem’in on birinci günü öğleden sonra Ömer-i Sa’d vasıtasıyla esir edilerek Kerbela’dan Kufe’ye götürüldü.

    S. 71- Meşhed’us- Sıkt Nedir?

    C. 71- Rivayete göre Hz. Hüseyin’in hanımlarından biri Muhsin isminde bir çocuğa hamile imiş; Küfe ve Şam arasında Halep denen yerde aşırı rahatsızlıktan dolayı çocuğunu düşürüyor. Bundan dolayı oraya Meşhed’us- Sıkt denilmiştir. Şimdi orası Muhsin’in defnedildiği yer olarak bilinen bir ziyaretgahtır.(44)

    S. 72- Hz. Hüseyin’in kesik başı nerede Kur’ân okumuş ve hangi ayetleri dile getirmiştir?

    C. 72- Rivayetlere göre Hz. Hüseyin’in başının Küfe’de Kur’ân okuduğu ve çeşitli ayetleri dile getirdiği

    nakledilmiştir. Şeyh Mufid şöyle naklediyor : Zeyd bin Erkam diyor ki; Hz. Hüseyin’in kesik başını Küfe’nin yol ve sokaklarında dolaştırdıklarında Hz. Hüseyin’in mızraktaki başının şu ayeti okuduğunu gördüm: “Sen, yoksa Kehf ve Rakım ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” (45) Yine Hz. Hüseyin’in kesik başının şu ayeti okuduğu nakledilmiştir. “Sana, onlara karşı Allah yeter. O işitendir, bilendir.” (46). Yine başka bir rivayette Hz. Hüseyin’in kesik başından bir nur kalktığı ve şu ayeti okuduğu nakledilmiştir: “Zulmetmekte olanlar, nasıl inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (47)

    S. 73- Hz. Hüseyin’in kesik başı nerede defnedilmiştir?

    C. 73- Hz. Hüseyin’in kesik başının nerede defnedildiğine dair Sibt bin Cevzi, “Tezkire” kitabında 5 görüş zikretmiştir:

    1- Medine’de; annesinin kabri yanında.

    2- Dimaşk’de.

    3- Kahire’de.

    4- Hz. Ali’nin kabrinin yanında.

    5- Kerbela’da

    Ancak Ehli Beyt dostlarında yaygın inanışa göre İmam Seccad (İmam Zeynel Abidin), babası Hz. Hüseyin’in başını Kerbela’ya getirip o hazretin yanında defnetti. (48)

    S. 74- Kerbela şehitlerinin kesik başları ne zaman ve kimin vasıtasıyla defnedilmiştir?

    C. 74- Sefer ayının yirmisinde Erbein günü İmam Seccad vasıtasıyla defnedilmiştir.

    S. 75- Nu’man bin Beşir kimdir?

    C. 75- Nu’man bin Beşir, Resulullah’ın ashabından güvenilir bir şahıstı. Yezid bir grubu onun önderliğinde Hz. Hüseyin’in ailesinin muhafızı kılarak onları tam bir dikkatle Medine’ye döndürmelerini tavsiye etti. Nu’man bin Beşir de, Hz. Hüseyin’in ailesini emniyet içinde Şam’dan Medine’ye götürdü.

    S. 76- Kerbela şehitlerini ilk olarak ziyaret eden, Ehli Beyt dostlarından sayılan ve Beni Ümeyye’nin kan içici hükümdarlarından Haccac bin Yusuf-u Sakafi’nin eliyle Ali ve Ali evlatları dostluğu suçundan dolayı bedeni dağlanan sahabenin ismi nedir?

    C. 77- Cabir bin Abdullah-i Ensari.

    S. 77- Cabir bin Abdullah-i Ensari kimdir?

    C. 77- Cabir bin Abdullah-i Ensari, Hicretten 15 yıl önce Medine’de doğdu. Babası Abdullah, Uhud savaşında şehit oldu. Cabir, Peygamberin yanında çok bulundu. Peygamber zamanında vuku bulan 19 savaşa katılmıştır. Peygamberden sonra kendini tamamen Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’e adadı, Hz. Hüseyin’in kabrini ilk ziyaret eden de o olmuştur. Daha sonra Hz. Ali’ye dostluğu suçuyla bedeni, Haccac bin Yusuf-i Sakafi tarafından ateşte dağlanmıştır.

    S. 78- Hz. Hüseyin’in ailesi ve onlarla birlikte esir edilenler ne zaman Şam’a ulaştılar?

    C. 78- Hicretin 61. yılı Sefer ayının birinci günü.

    S. 79- İmam Seccad’ın naklettiği, Şam’da kendilerine ve esirlere yapılan 7 zulüm nedir?

    C. 79- İmam Seccad, Numan bin Munzir-i Medaini’ye şöyle buyurdu:

    “Şam’da bize 7 zulüm yapıldı ki esir olduğumuz süre içerisinde bu denli bir zulüm bize yapılmamıştı:

    1- Şam’da zalimler kılıçlarıyla bize saldırdılar ve davul çaldıkları halde büyük bir toplumun arasında bizi beklettiler.

    2- Şehitlerin başlarını hanımlarımızın tahtırevanları arasına soktular, babam ve amcam Abbas’ın başlarını, halam Zeyneb ve Ümmü Gülsüm’ün karşısına; kardeşim Ali ve amcam oğlu Kasım’ın başlarını ise bacılarımın gözleri önüne getirdiler; bazen başlar yere düşüp atların nalları altında kalıyordu.

    3- Şam’ın kadınları, damların üzerinden başımıza su ve ateş döküyorlardı.

    4- Günün doğuşundan batışına kadar, sokak ve pazarda saz ve avazla halkın gözleri önünde bizi dolaştırıp; “Ey insanlar! Bunları öldürün; zira bunların İslam’da hiçbir saygınlığı yoktur” diyorlardı.

    5- Bizi tavanı olmayan bir yerde bekletiyorlardı, gündüzleri şiddetli sıcaktan, geceleri ise soğuktan rahatsızdık, daima korku ve ıstırap içerisinde idik.

    6- Bizi köle satılan pazara götürdüler, bizi köle ve cariye olarak satmak istediler, ama Allah Teala bu ameli onlara mümkün kılmadı.

    7- Bizi bir ipe bağladılar, böylece Yahudi ve Hıristiyanların evlerinin önünden geçirirken onlara; ‘Bunların babası sizin babalarınızı Hayber, Hendek….savaşlarında öldürdüler, bugün onların intikamını bunlardan alın’ diyorlardı.” (49)

     S. 80- Hz. Hüseyin’in Ehl-i Beyt’inin, Medine’den çıktığı andan Medine’ye döndüğü ana kadar kaç acı vedalaşmaları olmuştur?

    C. 80- Dört acı vedalaşmaları olmuştur:

    1- Hz. Peygamber ile Hz. Fatıma’nın kabirleri ve Resulullah’ın haremiyle vedalaşmaları.

    2- Aşura günü Hz. Hüseyin ile vedalaşmaları.

    3- Muharrem ayının on birinci günü şehitlerin başsız bedenleriyle vedalaşmaları.

    4- Hz. Zeyneb, İmam Seccad ve onlarla birlikte olanların, Erbein günü Kerbela’ya gelip 3 gün yas ve ağıt tuttuktan sonra şehitlerin kabirleriyle vedalaşmaları.

    S. 81- Hz. Hüseyin’in Ehl-i Beyt’i, hangi günü Medine’ye varmış ve kaç gün genel yas ilan edilmiştir?

    C. 81- Hz. Hüseyin’in Ehl-i Beyti Cuma günü Medine’ye vardı, o gün Medine halkından bir grup zikir için toplanmışlardı; Velid bin Utbe bir hutbe okuyordu. Aniden ağlama sesleri Medine’yi kapsadı, halk, “Ah Hüseyin, Vah Hüseyin” deyip ağlıyordu. O gün Medine şehrinde Resulullah’ın vefat ettiği gün gibi yas oldu. Bundan dolayı Medine’de 15 gün genel yas ilan edildi, kadın ve erkek, küçük ve büyük gruplar halinde yas tutup ağladılar.

    S. 82- Cabir bin Abdullah-i Ensari ve Hz. Hüseyin’in akrabaları ne zaman Hz. Hüseyin’in kabrinin ziyaretine gittiler?

    C. 82- Tarih, rivayet ve alimlerin sözlerini incelediğimizde, Cabir ve Ehl-i Beytin, Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret etmeleri hususunda 5 görüş ortaya çıkıyor:

    1- Hicretin 61. yılının Sefer ayının 20’sinde.

    2- Aynı yılın ikinci Erbein’inde.

    3- Hicri 62. yılın Erbein’inde.

    4- Cabir ve arkadaşları Hicri 61. yılın ilk Erbein’inde, Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret etmeye muvaffak olmuşlar. Fakat Hz. Hüseyin’in ailesinin Cabir ile karşılaşması, başka bir ziyaretinde tesadüf etmiştir.

    5- Hz. Hüseyin’in ailesi Küfe’den Şam’a gittiklerinde, birinci Erbein’de Kerbela’ya varmışlar ve aynı gün Cabir ve arkadaşlarıyla görüşüp sonra Şam’a gitmişlerdi.

    S. 83- Kuran’da „Hüseyin Suresi“ diye adlandirilan Sure hangisidir?

    C. 83- Ey, Rabbine iyiden iyiye inanmış, şüpheden kurtulmuş can. Dön Rabbine ondan razı olarak ve rızasını kazanmış bulunarak. Artık katil kullarımın arasina. Ve gir cennetime.“ (Fecr : 27 – 30)

    S. 84- Abbasi halifelerinden hangisi Hz. Hüseyin’in kabrini yıkarak ziyaret edilmesine mani oldu?

    C. 84- Abbasi halifelerinin onucusu olan Mütevekkil.

    S. 85- Hz. Hüseyin’in mersiye okumak hangi tarihten başladı?

    C. 85- Hz. Hüseyin’e mersiye okumanın tarihçesi, Hz. Peygamber’in hatta Hz. Adem’in zamanına dayanır. Çünkü Hz. Muhammed’in kendisi ve masum İmamlar, Hz. Hüseyin için mersiye okumuş ve halkı buna teşvik etmişlerdir. Hz. Hüseyin’e mersiye okumak çok eski zamanlardan başlamış ve Ehli Beyt dostları tarafından kesintisiz devam etmiştir.

    S. 86- Hz. Hüseyin’in hakkında Farsça ilk mersiye kitabı ne zaman yazıldı, kitabın ve yazarının ismi nedir?

    C. 86- Hz. Hüseyin’in hakkında Farsça yazılan ilk maktel (mersiye) Revzat’uş- Şüheda kitabıdır. Yazarının ismi ise Kemaluddin Hüseyin bin Ali Vaiz-yi Kaşifı’dir.

    S. 87- Muhtar kimdir? Muhtar’ın iktidarı ne kadar ayakta kalabildi?

    C. 87- Muhtar, Ebu Ubeyd bin Mes’ud-i Sakafi’nin oğludur, Hicretin 1. yılında Taif’de doğmuştur. Muhtar 13 yaşında olmasına rağmen Kadisiye savaşında babasıyla birlikte savaş cephesine gelmiş ve düşmanla savaşmak istemiş, fakat babası ona mani olmuştur. Yiğit ve atılgan bir insan olan Muhtar, Irak’ta Ehl-i Beyt taraftarlarının faziletlerini yayanlardan, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in İmametine inanan birisiydi. Muhtar’ın, Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Kerbela’da savaşanlardan binlerce kişiyi öldürdüğü nakledilmiştir (50). İktidarı On sekiz ay, (Hicri 66. Rabi-ul Evvel’den, 14’den, Hicri 67. Yılı Ramazan ayı 14.e kadar) ayakta kalmıştır.

    S. 88- Hz. Hüseyin’in katillerinden intikam almak amacıyla yapılan ilk kıyam, ne zaman başlatıldı ve bu intikamı kim aldı?

    C. 88- Bu kıyam, Kerbela Vakasından yaklaşık 6 yıl sonra, Hicretin 66. yılında, Muhtar bin Ebu Ubeyd-i Sakafi tarafından başlatıldı.

    S. 89 “Kiysaniyye” kimlerdir ve neden bu isimle meşhur olmuşlardır?

    C. 89- “Kiysaniyye” Muhtarın takipçilerine verilen bir isimdir. Bunun sebebi ise Esbağ bin Nebate’nin naklettiği şu rivayettir: “Muhtarı çocukluk günlerinde Hz. Ali’nin dizleri üzerinde gördüm, Hazret onun başını okşayarak şöyle buyuruyordu: “Ya keyyis! Ya keyyis!” (Ey zeki! Ey akıllı!) Bundan dolayı onun takipçilerine “Kiysaniyye” dediler (51)

    S. 90- Hz. Peygamberin, Hz. Hüseyin’i  „oğlu“ olarak (oğlu gibi) kabul ettiği, Kuran’da hangi ayetlerde belirtilmiştir?

    C. 90- 1)- Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: „Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah’ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim“. (Ali İmran : 61). Bu ayete göre Hz. Muhammed tarafından, çağrılan „oğullar“ Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’dir.

    2)- Hz. Muhammed’in erkek evladı olmadığı için kafirler ona soyu kesik diyorlardi. “ Muhakkak biz sana Kevser’i verdik. Öyleyse Rabb’in için zikir yap ve kurban kes. Şüphesiz sana buğzeden yok mu? (asıl) odur nesli kesik (Kevser : 1- 3), Kevser Suresi ile, Hz. Muhammed’in soyunun kesik olmadığı ve neslinin Hz. Fatima’nın oğulları, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam ettiği anlaşılmaktadır.

    S. 91- Muhtar kaç yaşında, nerede şahadete erişti ve kabri nerededir?

    C. 91- Muhtar 67 yaşında, Mus’ab bin Zübeyr’in ordusuyla savaştığında şehit oldu. Kabri ise Hz. Müslim’in Küfe’deki kabrinin bulunduğu yerdedir.

    S. 92- Hz. Hüseyin’nin Ehl-i Beyt’i ve Haşimi kadınlar ne zaman matemden çıktılar?

    C. 92- Haşimi kadınlar, 5 yıl gözlerine sürme çekmediler, saçlarına kına yakmadılar; hatta onların evinden, yemek pişirmenin nişanesi olan bir dumanın çıktığı bile görülmedi; ancak Ubeydullah bin Ziyad, Hicretin 67. Yılında Muhtar’ın eliyle öldürüldüğü zaman matemden çıktılar.

    S. 93- İmam Seccad kaç yıl babasının başına gelen musibetlerden dolayı ağladı?

    C. 93- İmam Sadık şöyle buyurmuştur:  “İmam Seccad kırk yıl, gündüzleri oruç tutup geceleri ibadetle geçirdiği halde babasının musibetleri için ağlıyordu, kölesi ne zaman ona su veya yemek götürüp önüne koysaydı şöyle buyuruyordu: “Resulullah’ın oğlu susuz ve aç olarak öldürüldü’ Bu cümleyi tekrarlayıp ağlıyordu; öyle ki yemeği göz yaşlarıyla ıslanıyordu, ömrünün sonuna kadar da böyle yaşadı.” (52)

    S. 94- Tevvabin’in kıyamı, ne zaman ve kimin önderliğiyle gerçekleşti?

    C. 94- Tevvabin’in kıyamı, Hicretin 65. Yılında “Süleyman bin Sured-i Huzai”nin önderliğiyle gerçekleşti.

    S. 95- Tevvabin kimlerdir?

    C. 95- Tevvabin (tövbe edenler), Küfe halkından olan ve Hz. Hüseyin’e yardım etmediklerinden dolayı kendilerini çok kınayan bir gruptu. Bunlar, günahlarının bağışlanması için Hz. Hüseyin’in intikamını düşmanlarından almanın, katillerini cezalandırmanın veya bu yolda öldürülmelerinin gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden, Şam ordusuyla savaşa girdiler, Emevilere ağır darbeler indirdikten sonra bunlardan çoğu şehit oldular.

    S. 96- Muharrem yası günümüzde nasıl tutulmaktadır?

    C. 96- Muharrem yası boyunca Hz. Hüseyin ve diğer Kerbela şehitlerinin yasına ortak olmak için 12 gün boyunca gündüz oruçla birlikte yas tutulur. Akşam niyet açıldığında mümkün olabildiğince su içilmemeye çalışılır. Fazla eğlenmemeye, fazla yememeye dikkat edilir. Yas boyunca düğünler ve eğlenceler yapılmaz. Etli yemek yenilmez. Hayvan kesilmez. Kişi biri tarafından incinse bile incitmemeye dikkat eder. (53) Eskiden köy yaşamlarında insanlar yas boyunca traş olmaz, radyolarını kapatarak müzik bile dinlemez, zevk ve sefadan uzak durur, hatta karalar giyinerek evdeki aynaları ters çevirirlerdi. Ancak şehir ve metropol koşullarında inancı bu şekilde sürdürmek zorlaştığı için kısmi değişimler söz konusudur.

    S. 97- Muharremde Oruç tutmak Matem midir, yoksa Yas’ın bir parçasımıdır?

    C. 97- Muharremde Oruç tutmak, Yas’ın bir parçasıdır. Bu yüzden Alevilerin Muharrem ve Hızır veya benzeri oruçları arasında farklar vardır. Muharrem orucunda dikkat edilmesi gereken özellikler diğer oruçlarda uygulanmaz.

    S. 98- Alevilerin en kesintisiz ve bütünlüklü ibadeti hangisidir?

    C. 98- Alevilikte inancın uygulanmaları konusunda kısmi farklılıklar mevcuttur. Bunun için ’’ Yol bir, sürek 1001’’ deyimi vardır ve her sürek de kudsi kabul edilir. Ancak Muharrem Yası konusunda Alevilerde ciddi bir bütünlük mevcuttur. Aleviler Muharrem yasında kendi aralarında tam bir benzeşme yaşarlar.

    S. 99- Cemler de Kerbela olayı anlatılır mı?

    C. 99- Evet anlatılır. Kerbela olayı anlatılarak huşu içinde hep birlikte gözyaşı dökülür, Kerbela şehitleri için figan edilir. Cem’i yönlendiren Seyyit (Dede), Kerbela olayını anlatan deyişler okur, Ehli Beyt’e yapılan zulmü beyitler / ağıtlar halinde dile getirir. Ceme katılan Canlar da gerekirse birlikte bu beyit ve ağıtlara eşlik ederler. Daha sonra Cem de Kerbela susuz şehitleri anısına mumlar yakılır ve dua edilir. Ve Cem de 12 görevliden biri olan Saki, Ceme iştirak edenlere Kerbela şehitleri aşkına saka suyu (şerbeti) dağıtır. Canlar ‚’’ Ya Hüseyin’’ diyerek bu sudan bir miktar içerler.

    S. 100- Aleviler neden Muharrem Yası sonrası Kurban keserler. Aşure günü Kurban kesilmesinin sebebi nedir?

    C. 100- Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin ağır hasta olduğu için savaşa katılamadı. Ancak bu onun savaşa katılmasının önünde engel değildi. İmametin devamı için Ehli Beyt soyundan birinin hayatta kalması gerekiyordu ve bunun için Hz. Hüseyin’in isteği ile savaşa sokulmadı. Hz. Hüseyin’in şehadetinden sonra Yezid orduları çadırlara saldırdı ve hem çadırları talan etmeye, hem de yakmaya başladılar. Bu arada Hz. Hüseyin’in neslini kurutmak için askerler onu da bulmak ve öldürmek istiyorlardı. Annesi Şehriban ve diğer Ehli Beyt kadınları, Hz. Hüseyin’in ’’ İmametin devamı vasiyetini’’ bildikleri için onu hep birlikte eteklerinin altına saklayarak ilk saldırılardan kurtardılar. Daha sonra askerler talan derdine düştükleri için İmam kurtuldu. Muharrem yası sonrası Alevilerin Kurban kesmelerinin nedeni, Hz. Zeynel Abidin’in hayatta kalmasıdır. Bunun için ’’Allaha Şükür niyetine’’ kurban kesilir, dua edilir. Diğer yaygın inanca göre de, Muharrem sonrası Kurban kesilmesinin sebebi Kerbela şehitlerinin cesetlerinin gömülmesi ve yerlerinin tesbit edilmesidir. Çünkü Yezid orduları Çadırları talan ettikten ve ateşe verdikten sonra, Yezid’in komutanlarından ödül almak için bazı Şehitlerin başlarını keserek beraber götürdüler. Cesetler atların ayakları altında çiğnendikten sonra ortada öylece bırakıldı. Allahın hikmeti ile ertesi günü İmam Zeynel Abidin gelip tüm cesetleri teşhis ettikten sonra, yardıma gelen Beni Esed aşireti mensupları ile birlikte şehitlerin cesetleri defn edildi.

    S. 101- Yezid’e lanet okumak ibadet midir? tüm

    C. 101- Alevi İslam inancında Kerbela’da Hz. Hüseyin ve diğer 71 ulu kişiyi şehit ettidiği için Yezid’e lanet okumak büyük ibadettir. Yezid’in ismi her anıldığında katılımcılar‚ yüksek sesle ve topluca ’’Yüz bin defa lanet olsun diyerek’’ diyerek Ehli Beyt’e bağlılıklarını ifade ederler. Özellikle Cem’lerde ve bilhassa Muharrem Cem’inde ismi her anıldığında Yezid’e lanet okunur. Alevilikte en büyük ibadetlerden biri Hz. Muhammed’e salavet getirmek, Ehli Beyt’e bağlılık ve sevgi göstermek, Ehli Beyt’e ve evlatlarına kast edenlere de lanet okumaktır. (54)

    İSİM İSİM KERBELÂ ŞEHİTLERİ

    Hz. Hüseyin ile birlikte, Kûfe’ye gönderdiği amca oğlu Hz. Müslim bin Akil ve 2 çocuğu ile birlikte Kerbelâ’da şehit olan kişilerin isimleri. 

     

    1.   Abdullah oğlu Avf,

    2.   Abdullah-i Muhyi oğlu Ömer,

    3.   Abdullah oğlu Sa’d,

    4.   Abdullah-i Yezmi oğlu Abdurrahman,

    5.   Akîl oğlu Câfer,

    6.   Akîl oğlu Müslim, (Küfe’de)

    7.   Akil oğlu Abdurrahman,

    8.   Amr Kelbi oğlu Abdullah,

    9.   Avf oğlu Avn,

    10. Avsece-i Azerbaycanî oğlu Müslim,

    11. Cebâve oğlu Ömer,

    12. Câfer oğlu Abdullah’ın oğlu Muhammed,

    13. Câfer (İslam ordusunun müezzini),

    14. Deccâne oğlu Abdullah,

    15. Deccâne oğlu Sa’d,

    16. Enes oğlu Mâlik,

    17. Enes oğlu Muhammed,

    18. Farrat oğlu Ömer,

    19. Firûzan (İmâm Hüseyin’in kölesi),

    20. Fâris oğlu Gulam (İmâm Zeynel Abidin’in hizmetçisi),

    21. Gûlam Selman (Basra’da şehit oldu),

    22. Gulam oğlu Urve (Hûr’un kölesi),

    23. Hâni Baba (Urve ve Hz. Ali’nin kızkardeşi Ümmehâni’nin oğludur),

    24. Hasan-i Hemedanî oğlu Berir,

    25. Hûr oğlu Ali,

    26. Hanzala oğlu Said,

    27. Hassen oğlu Zehir,

    28. Hz. Ali oğlu Hz. Hüseyin

    29. Hz. Ali oğlu Avn,

    30. Hz. Ali oğlu Abdullah,

    31. Hz. Ali oğlul Celal Abbas

    32. Hz. Ali oğlu Ebubekir,

    33. Hz. Ali oğlu Fazl,

    34. Hz. Ali oğlu Osman,

    35. Hz. Hasan oğlu Abdullah,

    36. Hz. Hasan oğlu Kâsım,

    37. Hz. Hüseyin oğlu Ali Ekber

    38. Hz. Hüseyin oğlu (Mâsum) Ali Asgar (Abdullah Ekber),

    39. Hz. Hüseyin oğlu (Masum) Kâsım

    40. Halit oğlu Ömer,

    41. Harir oğlu Hamza,

    42. Hâris oğlu Cebâve,

    43. Hâris oğlu Yusuf,

    44. Kays bin A’rabî, (Küfe’de)

    45. Kelbi oğlu Veheb,

    46. Ma’kel oğlu Enes,

    47. Malik oğlu Vekkas,

    48. Meşkûr (Hz. Müslim’in çocuklarının zindancısı), (Küfe’de)

    49. Mezahir oğlu Habib,

    50. Mikdâd oğlu Muuhammed,

    51. Muhacir-i Câfî oğlu Zeyd,

    52. Muhammed-i Kesiyr, (Küfe’de)

    53. Muhammed Kesiyr oğlu Mahdum, (Küfe’de)

    54. Muta oğlu Ömer,

    55. Müslim-i Azerbaycanî’nin oğlu (ismi bilinmiyor),

    56. Müslim Akîl oğlu Abdullah,

    57. Müslim Akil oğlu İbrahim (Küfe’de)

    58. Müslim Akil oğlu Muhammed, (Küfe’de)

    59. Müslim Hammad,

    60. Müslim Mazenî oğlu Yahya

    61. Ömer oğlu Halit, (veya Halil)

    62. Raf’i oğlu Hilâl,  

    63. Rebîa oğlu Kays,

    64. Riyah oğlu Hûr,

    65. Riyah oğlu Mıs’ab (Hûr’un kardeşi),

    66. Saad (Ebu Tâlip’in kölesi),

    67. Sad oğlu Hanzala,

    68. Seviyd  oğlu Şit,

    69. Ubeyd oğlu Şerih,

    70. Urve oğlu Abdurrahman,

    71. Utbe-i Vekkas oğlu Haşim,

    72. Utbe oğlu Mâlik,

    73. Ziyad Şaabi oğlu Zeyd,

     

     

    Dipnotlar :

    …….

    …….

     

    12  Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.88. İrşad-i Müfid, s.182, El İmametü ves Siyase, c.1, s.203, Yakubi Tarih-i, c.2, s.229, Tezkiret-ul Havas, s.235.

    13  İrşad-i Müfid, s.201.

    14  Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.89.

    15  İrşad-i Müfid, s.201. Fusul-ul Mühimme, s.168.

    16  İrşad-i Müfid, s.204. Fusul-ul Mühimme, s.171. Makatil-ut Talibiyyin, İkinci baskı, s.73., Kerbelâ, Murat Sertoğlu, Saadete Ermişlerin Bahçesi (Hadîkatu’s-Suadâ), Fuzuli)

    17  İrşad-i Müfid, s.205. Fusul-ul Mühimme, s.171. Makatil-ut Talibiyyin, s.73., Kerbelâ, Murat Sertoğlu, Hadîkatu’s-Suadâ, Fuzuli)

    18  Hz. Hüseyin’in şehadet günü olarak 10 Ekim 680 tarihi belirtilmektedir. Ancak bazı kaynaklar bunun Mart / Nisan 680 tarihine denk geldiğini belirtirler.

    19  Bihar-ul Envar, Kompani baskısı, c.10, s.200, 202, 203., Kerbelâ, Murat Sertoğlu, Hadîkatu’s-Suadâ, Fuzuli

    20  Tarih olarak 680 yılından 2006 yılına kadar Miladi 1326, Hicri 1362 yıl geçmiştir. Ancak Muharrem yasının Hicri takvim esas alınarak tutulduğu göz önüne alınırsa, Muharrem yası 1362 yıldır tutulmaktadır.

    21  (Maktel-i Harezmi, c.1, s.188)

    22  Tarih-üt Taberi, c.4,  s.250-360; (1983, 4.baskısı. Müesseset-ül A’lami Beyrut)

    23  El-Vuhuf,  Seyyid b. Tavus, (H. 1369 Menşurat-il Matbaat-il Haydariye, Necef-ul Eşref baskısı) Hakeza „Musir-ul Ehzan, İbn-i Numa, s.20, (Matbaat-ul Haydariye-Necef-ul Eşref baskısı)

    24  Bihar’ul-Envar, c. 44, s. 292. (Not : Açıklama K. B. tarafından kısmen güncelleştirilmiştir)

    25  Bihar, c. 44, s. 196

    26  Hafız Cemaleddin Zerendi „Nezm-üd Dürer“. sayfa 215., Hilal bin Hubab’dan naklen.

    27  Seyyit Mahmud Şeyhani „Sirat-u Seviyy“de ve Harezmi „Maktel-ül İmam-is Sibt-iş Şehid“ kitabından.

    28  Sünen-i Tirmizi Kitab-ül Menakıb, Müstedrek-üs Sahihayn, c:3, s.14.

    29  Müsned-i Ahmet c.2, s.77, Sünen-i Tirmizi, Kitab-ül Menakıb, Tarih-i Bağdat c.3, s.287

    30  Sahih-i Buhari, Bab-u Rahmet-il Veled ve Takbiluhu, Müsned-i Ahmet, c.2, s.85

    31  Sünen-i Tirmizi, Kitab-ul Menakıb, Hasais-ün Nesai, S. 220

    32  www.babamansurkurhuseyin.com sitesi, 12 İmamlar / Hz. Hüseyin bölümü.

    33  İrşad-ı Mufid’in Farsça Tercümesi, c. 2 s. 67.

    34  Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 115, A. Bircendi.

    35  Kimi kaynakların bu konuda 165 bin mektup gibi çok mübalağalı rakamları belirtmeleri inandırıcı değildir.

    36  Muntehab’ut- Tevarih, s. 259.

    37  Bihar’ul- Envar, c. 44, s. 394.

    38  Dastanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum, s. 83; Muhammed Muhammedî İştihardi,

    39  İlel’uş- Şerayi, c. 1, s. 264.

    40  (Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi) (Duhan : 29)

    41  Dastanha-i Şenideni ez Çehardeh Masum, s. 75; M. İştihardi.

    42  İrşad-ı Mufid’in Farsça çevirisi c. 2, s. 137.

    43  Ayetullah Necefi-yi Mer’aşi de Ali Ekber’in Hz. Hüseyin’in en büyük oğlu olduğu kanısındadır.

    44  Nefes’ul- Mehmum, s. 239.

    45  (Resûlüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakîm sahiplerinin ibrete şâyan olduklarını mı sandın? (Kehf : 9 )

    46  Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.(Bakara : 137.)

    47  Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir (Şuara : 227)

    48  Nefes-ul Mehmum, s. 269.

    49 Sugname-i Al-i Muhammed, s. 459.

    50 Kerbela, Murat Sertoğlu ve Hadîkatu’s-Suadâ, Fuzuli

    51 Sugname-i Ali Muhammed,

    52 Sugname-i Al-i Muhammed,

    53 Bin defa mazlum olsanız dahi, bir defa zalim olmayınız. (Hz. Ali)

    54 Ehli Beyt’e bağlılık hem Kuran’da çeşitli ayetlerde belirtildiği ve kitabımızın ön tarafında örneklerle belirtildiği gibi, hem de Hz. Muhammed’in çeşitli Hadislerinde benzeri şekilde ifade etmesi vesilesi ile Allahın emridir. Bundan dolayıdır ki, Alevi inancının temel değerlerinden biri de Tevella ve Teberra’dır. Tevella Ehli Beyt’i sevmek, Teberra’da Ehli Beyt’e kin sürenlere düşman olmak ve onları lanetlemektir.