Dr. İsmail Kaygusuz
Tartışmalı saptamalara göre, 961-986 yılları arasında dönemin bilginleri tarafından Basra’da düzene sokulup yayınlanmış olan (kopya edilip çoğaltılmış, istinsah edilmiş anlamında) -çeşitli çeviri yazımlarıyla- Rasail-i Ikhwan-ı Safa / İkhvanus Safa / İkhvan al-Safa vb. (Temizlik / Saflık / Doğruluk / Dürüstlük Kardeşleri Risaleleri), birisi ‘İçindeki konuları’ kapsamak üzere tam 52 (kimilerine göre bu sonuncusu 53. risaledir) Risale’den oluşan ansiklopedik bir yapıttır.
Risalelerin yazımına daha önce başlandığı anlaşılıyor. İlk önce büyük İsmaili baş dai’si (gizli dönemde Hicab, daha sonraları Hüccet) Abdullah bin Kaddah (Salman-ı Farisi’nin oğlu olduğuna inananlar da bulunmaktadır) ve arkadaşları tarafından başlanmış, sonra onların ardıllarıyla birlikte, Muhammed b. İsmail, Abdullah b. Muhammed ve Muhammed’in torunu Ahmet dahil birbirini izleyen gizli (mastur) İmamların koruması-gözlemi altında yazılmıştır. İhvan-ı Safa yazıcıları arasında İmam Ahmet’in adı zaten geçmektedir. Ayrıca Tawhidi, İbn al-Kıfti, Şahrazuri gibi tarihçi ve filozofların yanı sıra Abu Süleyman Busti, Mukaddasi, Ali ibn Harun Zancani, Muhammed ibn Ahmet Narcuri ve Avfi’nin imzaları bulunmaktadır.
İhvan-ı Safa, Proto İsmaili Alevilerin (Karmatiler) ve Fatimilerin inançsal, siyasal, eğitimsel ve yönetimsel yaşamlarını düzene koyan öğretilerini resmen kurumlaştırıyor. Ama daha fazla ikiyüzyıla yakın sürmüş olan Komünistik Karmati Federe Devleti’nin, daha sonraları Alamut Nizari İsmaililerin anayasası ve yasalarını oluşturmaktadır.
Dört büyük bölüme ayrılmış olan İhvan-ı Safa fizik, matematik, botanik (bitki), doğa, coğrafya, müzik, mantık, astroloji, sayısal ve felsefi-metafizik bilimleri içeriyordu: Örneğin 14 risale matematik, mantık ve yüksek eğitim sorunlarını; 17 risale psikoloji dahil doğa ve felsefe, 11 risale mistik ve astrolojik sorunları kapsıyordu…(Henry Corbin: Histoire de la Philosophie Islamique. Paris 1986: 193-197; Y. Marquet: “Ikhwan al-Safa” The Encyclopaedia of Islam, Vol. III, New Ed. Leiden 1986: 1071-1076) Dictionnaire de l’Ismaélism’de (Nos. 255,256)’de,
“52 Risale’lik İhwan as-Safa’nın son bölümü olan “Risalat al-Jamia”, İmam Ahmet Muhammed Taki (810-833) tarafından yazılmıştır. ‘Dürüstlük-temizlik Kardeşleri’ anlamındaki İhvan as-Safa’nın, 9. yüzyılda merkezi Basra olan İsmaili düşünce ve inançlara sahip gizli topluluk olduğu bilinir” diye kısa bir açıklama vardır.
Ahmad bin Abdullah, Muhammad al-Habib, Abul Hussain, at-Taqi (God-fearing) adlarıyla da bilinen Taki Muhammed, 790 yılında doğmuş 828’de İmamlık makamına oturmuştur. O Salamiya’da, İsmaililerin arasında gizlice, yani sadece Hüccet (baş dai) tarafından kim olduğu bilinen bir tacir kimliği ve kişiliği altında ömür sürdü. 838 veya 840 yılında ölen İmam Taki Muhammed’e Sahib al-Rasail (Risaleler’in Efendisi) adı da verilmektedir.
W. İvanow “Ismailis and Qarmatians” (JBBRAS, Bombay 1940: 73) çalışmasında, “İsmaili teolojisi yapıtlarında kendisine sürekli gönderme yapıldığı-verildiği gibi, o daha fazla da Ahmed adıyla tanınır” diye yazmaktadır. Taki Muhammed, konağında insanları toplayan (ya da yatak-yorgan doldurtma işi yaptırtan) Haşimi soylu bir ticaret adamı olarak tanınmaktaydı. Bundan kuşkulanan Suriye valisi tarafından Halife Mamun Rashid’e ihbar edilmesi üzerine tutuklanma emri çıkarıldı. Fakat Taki Muhammed ileri yaşında birkaç yıl için Salamiya’yı terk etmişti. (http://www.ismaili.net/)
İkhvanus Safa örgütü ve Risaleleri Kuzey Afrika’dan İspanya ve dolayısıyla Avrupa’da etkisini göstermişti.
“İkhvan as Safa, insanoğlunun, yaşamın ve dünyanın gizemlerinden süzülüp gelen bir Saf Bilgi / bilimin tanıklığıdır (le témoignage d’une Pure Connaissance des mystéres…). Bu tanıklık, bütün zamanların ilk ansiklopedisi olan (bu) çok değerli yapıttan çıkmaktadır. Öylesine üstün bilgi ki, Kızıl (gül)-Haç kardeşlerinin de simgesi olur. Yüksek bilince sahip bilginlerin Kutsal Bilimi doğu ve batı uygarlıklarını sarstı. Anımsatmak gerekir ki, İhvan as-Safa’nın Fez’de bir merkezi vardı ve aydınlığı-yayılması İspanya’nın kalbine kadar etkili oldu ve de başka ülkelere geçti.” (P. Gohar’ın web site’ndan Le Grand Oeuvre de la Rose-Croix: l’Emergence de l’Esprit başlıklı yazısı)
Bu çok önemli ve dünyanın ilk ansiklopedik yapıtı hakkında, ne yazık ki Türk Üniversitelerinde bir araştırma yapılmamış ve Türkçeye kazandırılmamıştır. Türk İslam bilginleri ortodoks İslam (Sünnilik) yapıtları dışında, heresiyografik (heterodoks inançlara ilişkin) araştırma-incelemeler yapmamaları, İslam tarihine tek gözle bakmaları çok acıdır.
Rasail-e İhvan as-Safa ansiklopedisi üzerinde 70’li yıllarda, en önemli felsefi çalışma Fransız bilim adamı Yves Marquet tarafından yapılmıştır. Ayrıca diğer bazı yazar ve araştırmacılar da, onun bu konudaki yazıları ve kitaplarını eleştiren, geliştiren ve açınım sağlayan bir çok çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.1
Rasail-i İkhvanus Safa hakkında bu çok kısa bilgi ve tanıtımdan sonra Asghar Ali Engineer’in Davudi-Bohralar web sitesinde yayınlanmış konuya ilişkin yazısını vereceğiz. Onun iki bölüm halinde hazırlamış olduğu “İkhwanus Safa: İslama akılcı ve özgürlükçü yaklaşım” (Ikhwan-us Safa: A rational and liberal approch to Islam I, II ) makalesinin yapıtın üzerindeki tartışmaları özetlediği birinci bölümünden sadece birkaç paragrafı başına ekleyerek ikinci bölümün tamamını Türkçeye çevirdik. Yapıtın İslama yaklaşımı, içeriği, amacı üzerinde açıklama ve yorumların yapıldığı makaleyi aşağı alıyoruz:
II
Asghar Ali Engineer
İkhvanus Safa: İslama Akılcı ve Özgürlükçü Yaklaşım
İngilizceden çeviren: İsmail Kaygusuz
…Basra’da çeşitli konular üzerinde tartışma yapan ve daha sonra bu notları Risaleler biçiminde derleyen bir tartışmacı bilginler topluluk bulunduğu ileri sürülmektedir. Tartışmaya katılan kişilerin, kendi yaklaşımlarında çok özgür oldukları ve kendi zamanlarının Yunan bilimleri dahil, her türlü bilimler ve bilgiler hakında çok iyi şey bildiklerinden kuşku yoktur. Bu bilimlerin ışığı altında, özellikle İslami alanda çeşitli çıkışları inceleme girişimi vardır. Bu nedenle özgür düşünce yaklaşımı olduğu açıktır…
Burada biz de bazı tartışmalara kısaca gözatmak. İsmaililer, bu Rasail’in (Risaleler’in) 9. İsmaili İmamı, İmam Ahmet al-Mastur (Gizli) -ya da bazılarına göre daha erken İmam Abdullah al-Mastur- tarafından derlendiğini ileri sürmektedir. Risaleler’in derlenmesi nedeninin, Abbasilerin, çeşitli bilim ve felsefe alanlarındaki Yunanca yapıtların Arapça’ya çevirtmeleri ve bundan dolayı inananların zihinlerinde kuşkular yaratılmasının olduğu söylenir. İkhvanus Safa yazarları bu çalışmaları sayesinde bir meydan okumayla onlara karşılık verdi…
…Konuya ilgi duyan herhangi bir kişi, hemen tüm İsmaili kaynaklarında bu yapıta sürekli göndermeler bulabilir. Prof. Abbas Hamdani 1979’da Arapça yayınlanmış “An Early Fatimid Source on the Time and Authorship of the Rasa’il Ikhwanus Safa” (İkhvanus Sfa Risaleleri’nin yazarlığı ve tarihi hakkında bir erken Fatımi kaynağı) makalesinde bu Risaleler’in yazarlığının İsmaililere ait olduğunu açık bir biçimde göstermiştir.
Philip K. Hitti, tanınmış “Arapların Tarihi” çalışmasında “Temizlik Kardeşleri” hakkında şunları söylemektedir:
“Hicretin dördüncü yüzyılı ortalarında(ca.970) Basra’da, Pythagoras’ın düşünce ve kurgularına yaklaşan eğilimleriyle İkhvanus Safa (Temizlik Kardeşleri) adıyla tanınmış bir seçmeci felsefe okulu gelişip büyüdü. Bu adlandırma tahmini olarak, birbirlerine karşı inançlı-güvenilir, temiz ve dürüst dostlar (ikhvan al-safa) gibi davranan bir hayvanlar grubunun, avcının kapanlarından kurtuluşunun anlatıldığı Kelile ve Dimne’deki boynu halkalı güvercin öyküsünden alınmıştır.”
Bununla birlikte Hitti dikkatle inceleyince, Risaller’in İsmaili kökenini de kabul etmektedir:
“Bağdad’ın içinde de bir kolu olan Al-İkhvan, sadece felsefi değil, fakat aynı zamanda aşırı Şii, olasılıkla İsmaili görüşleriyle bir dinsel-siyasal kurum olarak biçimlenmiş ve mevcut siyasal düzene karşıydı. Açıkçası onu, halkçı düşünce sistemi ve dinsel inançlarıyla altını oyarak (zayıflatarak) devirmeyi hedef almışlardı. İşte burada onların eylemleri ve üyeliklerini saran koyu gölge ortadan kalkıyor. Bir kitapçıklar koleksiyonu olan Rasail (Risaleler), işbirliği yapanlar bazı karanlık takma adlar taşıyarak, uzun ömürlü ansiklopedik yenilik içinde düzenlenmiştir.” (History of Arabs, London 1988: 372-73)…
… Arap dünyasının önemli bir Marksist filozofu olan Husayn Marwah, İkhvan al-Safa üzerine Al-Naz’at al-Maddiyah f’il Falsafat al-‚Arabiyah al-Islamiyyah (Beirut 1981) kitabında geniş bir yorum yazdı. Al Marwah, bilginin aklı ya da bilgeliği (wisdom of knowledge) olan bu Risaleleri derleyip yazan ve yayımlayanların, gerçek adlarını gizli tuttukları; insanların öz adları ve kökenlerini değiştirdiklerini ve konuklarına göre düşündüklerini söyleyen bir İkhvan al-Safa grubunun varlığını, Jamal al-Din Qıfti’nin Akhbar al-‚Ulama‘ fi Akhbar al-Hukama’dan aktarmaktadır: Kimileri bu grubun, Ali İbn Abu Talib soyundan gelen İmamlara (mensup) olduğunu, fakat onların İmamın adını başkalaştırdıklarını ileri sürmektedir. Bazıları da, bu Risaleler’in bazı Muttazililerin derlemesi olduğunu söylerler.
Böylece Al-Kıfti de, yapıtın Ali soylu bir İmam tarafından derlenmiş olabilirliğini kabul ediyor. Görülüyor ki, tarihiçi ya da bilim adamları, hiç kimsenin onun hakkında emin olduğu görülmemesine rağmen, İsmaili İmamı’nın telebi üzerine bu büyük yapıtın derlemesinin (hazırlanlandığı) yapıldığını yadsıyamıyor. Eğer o Muttazililerin eseri olsaydı, derlemecinin adını gizlemeleri için hiçbir neden yoktur; Muttazililer bir yeraltı örgütü değildi. Gerçekten, onların yapıtlarından birkaçı yazarlarının kendi adlarıyla o dönemde serbestçe elden ele dolaşıyordu.
Diğer taraftan İsmaililer, Abbasi imparatorluğuna karşı savaşmakta oldukları için bir yeraltı örgütü kurmuşlar ve kendi yönetimlerini kurmak amacı peşindeydiler. Böylece İsmaili İmamlar gizlenmiş ve bir yeraltı örgütü geliştirmişlerdi. Bu yüzden İsmaililerin, Risaleler’in (Rasail) yazarlarının adını gizlemek için her nedene sahipti. Görülüyor ki, Risaleler’in bir İsmaili İmam tarafından yazılmasının sağlandığı bütün olasılıklar içinde en gerçeğe yakın olandır.
Risaleler’in (Rasail) yazıldığı ya da derlendiği dönemde de sorun vardır. İkhvan us Safa üzerine yazılmış birçok makalenin yazarı olan tanınmış bilgin Abbas Hamdani şunları söylemektedir:
“Risaleler’in yazarlarının kimliğiyle ilgili ve onların mezhebine dair sorular, çok daha fazla bunların birleştirilip düzenlendiği (kompozisyon) tarihi sorununa bağlıdır. En geç tarihleme-zamanlama, farklı zamanlarda yaşayan birçok yazar tarafından, birkaç gözden geçirme ve bütünün parçaları (olan) cüzlerin yeniden düzenlenmesiyle, uzun bir dönem üzerinden bir ansiklopedi hazırlanmasını anımsatabilir. Ayrıca o, çok daha sonraki bir dönemin batıni söylemleriyle de uzlaşabiliyor.” “Daha erken bir tarihleme, revizyon ve yeniden düzenleme, en kısa olan bir kompozisyon çalışması dönemi öngörür. Bu kısa dönem içerisinde, aynı zamanda bir koordinator ya da editörün (başkanlığı) altında yazan ve derlemenin birbirini izleyen bir plan üzerinde çalışan bir yazarlar kurulu gerektirir…”
Abbas Hamdani daha sonra, Rasail’in (Risaleler’in) yayımlandığı yıl hakkında bir sonuca vardıktan sonra şöyle söylüyor:
“Benim düşünceme göre, bu iki zamanlamayı birbirinden ayıran çizgi, Fatımi Halifeliğinin kurulduğu 909 yılı tarafından temsil edilir. Gerçekten, Rasail’in tarihlenmesine ilişkin bilimsel tartışmaların çoğunda, bunun savaş hattı olduğu kanıtlandı. Risaleler’in derlenmesi tarihi üzerinde (kesin) duruşlarını alan bilim adamları, yazarlarının Sünni ya da Şii olduklarını tartışmaya giriştiler. Sünni iseler onlar Muttazili ya da Sufi’ydiler; Şii iseler, Zeydi, İsna Aşari (Oniki İmamcı), Karmati ya da Fatımi’ydiler. Sonuncu zamanlama, ikisinden daha kolaylaştırıcı ve daha güvenilir ve genel olarak kabul edilebilir olandır. Bununla birlikte ben, daha erken ve daha güç olanı tercih ettim ve onun için sorunu (davayı) önceki makalelerimde tartıştım.” (Journal of Semitic Studies, Spring 1984: 98)
Yazarların Şii eğilimini gösteren pek çok içsel kanıt vardır: İkhvanus Safa Risaleler’inde Peygamberin “ben bilimin kentiyim, Ali ise kapısıdır” hadisini (IV, 460) de buluyoruz. Bunun gibi Muhammed’in ev halkına (ahl al-Bayt) sevgi (walaya) de vurgulanuyor (IV, 375). Ayrıca, Muhammed Peygamber’in Ali’ye, “ben ve sen bu toplumun (umma) ebeveyniyiz (ana-babasıyız)” dediği bildirilmektedir (I, 385).
Yine Ali için salavat verildiği (II, 59 ve III, 211) dikkatimizi çekmektedir. Genel olarak bu kutsama Sünniler tarafından sadece Muhammed için yapılır. Risaleler, Peygamber soyuna, ‘doğruluğa götüren, rehberlik eden İmamlar” (al-a’immat al-Hudat) olarak bakmakta (II, 377). İmamlar ve başkalarına ait hükmedici-egemen İmamlığa muhalif olarak, Peygamber ailesine ait peygamberlik İmamları üzerinde vurgulamalar dahi bulmaktayız.
Rasail’de (Risaleler’de) Şii renklerini (nüanslarının) kanıtlarını fazlasıyla bulmaktayız. Onlar, yılda dört düşünsel (felsefi) kutsama gününde sözetmektedir (IV, 267-272); bu kutsal günlerden üçüncüsü, Peygamber’in -Şii geleneğine göre- kendisine vasi (ardıl) olarak tayin ettiği Id Ghadir al-Khumm (Gadirhum bayramı)’dur, ancak Rasail, “ahitin (sözleşmenin) bozulup hilekarlığın karışmasından dolayı kutlama sevincinin (bayram nedeninin) ortadan kalktığını” ileri sürmektedir (IV, 268). Sonuncusu, Id al-musiba (Musibet-felaket günü) ise, Peygamber’in dünyadan göçtüğü gün ve aynı zamanda ‘İslamın utanı, kara günü’ diye tanımlanan (IV, 269) Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği 10 Muharrem günü olarak betimleniyor.
Açık bir Şii inancı olan tavil, yani Kuran’ın batıni anlamına göndermeler de bulunmaktadır (III, 511-514). Kuran’ın zahiri açıklaması, bilginin aşağı düzeyi olarak tanımlanır ve bu, körü körüne taklit etmeyi tercih eden sıradan halk için anlamlıdır, yani onlar içindir. Bilginin-bilimin daha yüksek biçimi, yüksek sınıf, yani elit tabaka (khwas) için anlam ifade eden, batıni (esoteric, gizli) olandır. Bu açıkça Şii tutumudur. Böylece 3. bölümün 379. sayfasında,
“taklitle halkın arasında tatmin olmayan, kanıtlar talebeden ve gerçeklerin açığa çıkmasını isteyen, illah’ı ( dinsel yasanın-şeriatın nedeni ve amacını) araştıran entellektüel (aydınlar) gruplar vardır” ifadesini buluruz.
Yine bir önemli soru, İkhwanus Safa Risaleleri’nin yazarları ya da derlemecilerinin Şia’nın hangi hangi koluna bağlı olduğudur. Açıkçası, Rasail’de ileri sürülenlerle genelde uyuşmayan Zeydi teolojisinden dolayı Zeydiler olamazdı. Şimdi yazarların Oniki İmamcı olma olasılığını incelemeye geçelim. Rasail’de (Risaleler’de) bu olasılığın da bulunmadığına dair açık hüküm vardır. Örneğin, şu ifadeleri görmekteyiz:
“Böylece de (bir grubun), beklenen kutsal ve yol gösterici İmam’ın, karşıtlarının korkusundandan dolayı ortaya çıkmayarak gizlendiğine inandığı düşünülür. Biliniz ki, böyle bir düşünceyi kabul eden kimse bütün yaşamı boyunca, İmamın ortaya çıkışını beklerken, onun gelişinin özlemi, ona ulaşma tutkusu içinde kalır. O bunun için yaşamını harcar ve eğer İmamını göremez ve de onun kişiliğini tanımazsa umutsuzluk ve üzüntü içinde ölür.”
Oniki İmamcılar İmam Mehdi’nin buğüne kadar hala ortaya çıkacağına inanırlar, oysa İsmaililer ya da Fatımiler İmam Mehdi’nin (Abdullah al-Mahdi) 9. yüzyılda Kuzey Afrika’da göründü ve Fatımi devletini kurdu. Yukarıdaki paragraf, İsna Aşari’nin (Oniki İmamcıların) gizli İmam inancıyla uyuşmamaktadır. Bu şekilde Zeydileri (Beş İmamcılar) ve Oniki İmamcıları elediğimiz takdirde, İkhvanus Safa Risaleleri’nin yalnız İsmaililere ait olduğu sonucu çıkar.
Temizlik Kardeşleri’nin (İkhwanus Safa) özgür tutum ve davranışı, Risaleler’’in çeşitli paragraflarından açık bir biçimde görülür. Aynı zamanda yaşlılıktan, yaşlılardan daha çok gençlere ve gençliğe vurgu vardır. Bunu aşağıdaki söylemlerde rahatlıkla görebiliyoruz:
“Çocukluklarından beri yanlış düşünceleri, kötü alışkanlıkları ve düşük niteliklerini koruyan yaşlı adamların değiştirilmesi ya da yenilenmesiyle kendinizi meşgul etmeyiniz, zira onlar sizi yorup usandırır ve hiç de değişmeyeceklerdir. Değişikliğe uğrasalar bile, çok az olacak ve işe yaramıyacaktır. İlginiz; kalblerinin sesiyle edebiyata (letters) eğilim duyan, bilimleri incelemeye başlayan, gerçeğin yolunu ve öbür dünyayı araştıran, hesap verme gününe inanan, Peygamberlerin dinsel ilkelerini uygulayan, (onların) kitaplarının sırlarını inceleyen, ihtiras ve kavgadan kaçınan ve de doktrin (öğreti) konusunda bağnaz olmayan genç insanlara yönelmelidir.” (IV, 161-168)
Daha önce belirtildiği gibi İkhvanus Safa çok özgür bir görünüşe sahipti. Bu, aşağıdaki pasaj tarafından da desteklenir:
“Biliniz ki, gerçek her dinin içinde bulunur ve her dilde geçerlidir. Öyleyse yapılması gereken şey, en iyisini yapmanız ve kendinizi ona devretmenizdir, yani gerçeğe yönelmenizdir. İnsanların dinlerine kusurlar, eksiklikler yüklemekle asla kendizi meşgul etmeyiniz; daha çok sizin dininiz onlardan (kusurlardan) arınmış mıdır onu görmeye çalışınız” (III, 501). Ve: “Felsefeyle, yasayla ilgili, matematiksel, bilimsel ya da tanrısal bilgilerden herhangi birini, yani kısacası bilim öğren, bilgi elde et!” (III, 538).
Çok ilginç bulunan, Kuşlar (II, 178-377) ve Hayvanlar (No.22) üzerine çok uzun bir Risale vardır. Gerçekten de o, içinde, insanın niteliklerinin hayvanların kuşların ve (Kuran’a gizli bir biçimde gönderme yapılarak) cinlerinkiyle karşılaştırıldığı dolaylı (imalı-kinayeli) biçimde yorumlanan (allegoric) bir öyküdür: Yaratılış hakkında bir konferansta farklı türlerin ve milletlerin (nationalities) temsilcileri konuşmaktadır. Sonunda, ideal bir birey (tek tek) Meclise hitap eder. Bu ideal bireysellik tanımlaması, açıkça özgürlükçülüğü (the liberalism) ve Kardeşler’in (İkhvan, Brethern) açıklığını, serbestliğini belirtmektedir.
Bu bireycilik, bireysel (düşünce özgürlüğü) şöyle betimlenir:
“Kamil insan, yani akıllı, içgörü ve anlayış sahibi olan (kimse), sanki kökende İranlı, inançta Arap, dinde (doğru yola eğilimli) bir Hanif, davranış biçiminde bir Iraklı, gelenekte Yahudi, yönlendirmede-klavuzlukta bir Hıristiyan, bağlılıkta-sadakatte Süryani-Suriyeli, bilgide-bilimde Grek, görüşte bir Hintli, yaşam (sira) biçimiyle bir Sufi (mystic) (gibi)dir; kendi moral ölçülerinde bir Melek, fikirde Tanrısal (rabbani), gnostisizmde (marifette) tanrı gibidir ve bu nitelikleriyle ölümsüzdür.” (III, 376)
İkhvanus Safa özgürlükçülüğünün övülmeye değer kanıtı budur ve biz bunu, bugün özellik olarak post-modernist bulmaktayız. Yukarıdaki paragrafta bütün dinlere saygı vardır ve kültür çoğulculuğu kabul görmektedir. Böyle bir özgürlükçülüğün asla düşünülmediği 9. Yüzyılda bunlar yazıldı. Günümüz çağdaş toplumunda bile böyle bireysel özgürlükçü anlayış ve uygulama nadir bulunmaktadır. Dar mezhepçilik (fırkacılık) almış yürümüş ve böyle mezhepçilik üzerine temel atmış siyasiler başarılı oluyor; bugün ülkelerinin çoğunda tanıklık ettiğimiz budur.
Ikhwanus Safa, İsmaili hareketinin tebliği olarak tanımlanabilir. Burada, İsmaili hareketinin o zaman bir devrimci (ihtilalci) hareket ve düzenin, özellikle Abbasi İmparatorluğu’nun yıkıcısı olmayı amaçladığına dikkat edilmelidir. Hareket, toplumun çeşitli kesimlerinin, soyluların, aydınların, köylülerin ve tüccarların desteğini de almaya uğraşıyordu. Bunu Risale’lerden birinde şu şekilde görürüz:
“Ey kardeş bil ki, Tanrı, Kutsal Ruhu ile size ve bize yardım lütfedecektir. Bizim, farklı yerlere yayılmış soylu ve kibar insanlar arasında dostlarımız ve kardeşlerimiz vardır; onlar arasında şehzadeler, emirleri vezirler, yüksek yazıcılar ve valilerin oğullarından bir grup; aralarında tanınmış kent eşrafı, büyük toprak sahibi zengin köylülerin (dikhan), küçük mülk sahipleri ve ticaret erbabından kişiler ve çocuklarından bir grup; ve yine aralarında ulema oğulları, edebiyat adamları (udaba, edipler) kadı ve din adamlarının çocuklarından bir grubu ve bir başka grup da zanaatkârların, yerel başkanların, zanaat ve meslek örgütleri önderlerinin oğulları ve yakınları oluşturur. Her gruba, bilgisi, anlayışı ve sezgisini uygun bulduğumuz kardeşlerimizden bir kardeşi (üyeyi) onların hizmetinde bizi temsil etmek üzere delege gönderdik. Bu kardeşler gruplara, arkadaşlık duygusu (rifk), nezaket ve sevgiyle danışmanlık yapıyor, öğütler veriyorlardı.” (IV, 188)
Açıkça görülüyor ki bu Kardeşler (İkhvan), toplumun farklı kesimleri arasında hücreler kurmuş olan ve sömürücü ve baskıcı zorba düzeni yıkmak için birleşip, hep birlikte eyleme geçen, bir devrimci hareketin önderleriydi. Ayrıca, yukarıdaki paragrafta, Kardeşler’in (İkhvan), yukarıda tanımlanan gruplara öncülük etmek ve onları birbiriyle birleştirmek için bir Kardeş’i atadıkları anlatımını değerlendirmek önemlidir. Böyle bir Kardeş, niteliklerinden, bilgi ve deneyimlerinden dolayı özellikle seçilmiş olmalıydı. Devrimci örgütler kendi grup liderlerini çok dikkatli seçerler. Onların, bu grupları sadece devrimci değişim için hazırladıkları değil, aynı zamanda devrimin içinde onlara rol verdikleri bilinir.
Risaleler üzerinde yapılan inceleme çok açık gösteriyor ki, yazarlar, kendi zamanlarının mevcut bütün bilimleri-bilgileri üzerinde kavrayış sahibiydiler.
Daha önce belirtildiği gibi onlar, matematik, felsefe, siyaset, (karşılaştırmalı din dahil) din, müzik, terbiye ve ahlak, astronomi, fizik ve diğer bilimler hakkında risaleler yazmışlardı. Hiç kimse, dönemin (çağdaş) bilimleri üzerinde,Temizlik Kardeşleri’nden, yani İkhvanus Safa’dan daha fazla bilgi sahibi olamamıştır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz değerli çağdaş Arap filozofu Husayn Marwah, Hicretin 4.yüzyılının (10. yüzyıl) bilim adamlarından, Temizlik Kardeşleri (İkhvanus Safa) ile tanışmış ve bu Risalerle ilgili uzun süre çalışmış olduğu sanılan Zaid bin Rifaah’ın gözlemlerinden alıntılar yapar. İbn Rifaah, şiir ve nesir (düzyazı) üzerinde geniş bilgiye sahip Risale yazarlarının matematik, haberleşme (iletişim), tarih, din üzerinde uzman ve karşılaştırmalı din görüşüne sahip olduklarını söylemektedir.
Görüldüğü gibi ‘Temizlik Kardeşleri’ devrimciydi; sömürücü ve baskıcı olduğunu düşündükleri Abbasi rejimini yıkmak istiyorlardı. Onlar Abbasileri, zorba ve zalimler, zayıf ve yoksul kesimlerin (duafa ve masakin) haklarını gaspedenler olarak tanımlıyor. Abbas soyluların Halifeliğe layık ve hakları olmadıklarını ileri sürüyorlardı. İkhvanus Safa Abbasiler’i, Adem’e secde etmeyerek Tanrısal İrade’ye karşı koyan Şeytan’nın vekili (khalifat al-İblis) olarak tanımlamaktadır. Abbas soylular, kendilerini halife olarak kabul eden insanlar için halifeydiler, çünkü ancak onlar birbirlerinin layığıydı. Kardeşler (İkhvan), Abbasilerin Peygamberlerin çocuklarını ve dostlarını öldürdüklerini de anlatıyorlardı (II, 303).
İkhvanus Safa’nın, Abbasilerin düşüşünü astronomik hesaplar temelinde önceden haber verdiğini görmek doğrusu ilginçtir. Onlar, bazı yıldızların birrbirinden ayrılması ve biraraya gelişini ve astronomik hesaplamaya göre bu dönemin ikiyüzkırk yıl olduğu hesaplamışlar ve buradan Abbasilerin yıkılışının, yönetime başlamalarından itibaren 240 yıl içinde, vuku bulacağını önceden bildirmeyi ve yönetimin Abbas oğullarından kime geçeceğini tahmin etmeyi bile denemişlerdi.
Yine astronomik hesaplamalar temelinde kendilerinin buna verdikleri yanıtı Risaleler’de buluyoruz. Onlar bunun, dawr al-falki (bir felekler-gökler devri daimi) gerçekleştiği ve Scorpio (Akrep burcunun) ülkesine girdiği zaman -ki bu Kardeşler’e göre, 330 yıl dört ay sürer- olacağını söylüyorlar. İşte o zaman iktidar Temizlik Kardeşleri’nin ellerine geçecek ve onların dönemi de 159 yıl sürecektir. (al-Risalah Jami’ah, II, s.129-130) İkhvanus Safa’ya Kardeşler’e göre siyasal iktidardaki bu değişmeler sürerek, yönetim bir gruptan diğerine nakledilir.
İkhvan al-Safa’nın yönetimi (biçimi) dawlah ahl al-khayr (Hayırlı Halk Devleti)dır. Bu rejimi, akıllı ve bilgi-hikmet sahibi (ulama wa hukama) insanlar ile bir din ve inanç üzerinde anlaşmayı uzlaşmayı geliştiren hayır ve erdeme layık toplum oluşturacaktı (I, p-131). Bu hayırlı-erdemli ve cömertlik rejimini kuracak olanlar, dinsel işler ve konularda bilgilidir, peygamberlerin sırlarına ilişkin bilgiye içten yakınlığı vardır ve felsefe konularında ise çok iyi eğitimlidir. (IV, p-198). ‘Temizlik Kardeşleri’, kendi dinsel inanç, fikir ve bilgilerinin, bütün dinler ve bilgilerini de kapsadığını bildirmekteydi. (IV, p-5). Risaleler’de Temizlik Kardeşler, insanlara başka dinlerde delikler kazmamayı, yanlışlar araştırmamayı, fakat aynı zamanda kendi dinlerinde dahi böyle kusur ve noksanların olup olmadığını görmeyi tavsiye ediyordu (IV, p-37-38).
‘Temizlik Kardeşleri’ ayrıca insanları, kendi miras aldıkları (din) dahil olmak üzere, istisnasız tüm dinlere eleştirel gözle bakmaya çağırmakta. Fakat bu, önlem gerektiren bir girişim olmalıdır. Onlara göre şeriat, zahir ve batın (exoteric and esoteric), yani açık ve gizli olmak üzere iki yüze sahiptir. Zahir (açık) olan, onun aracılığıyla hasta ruhlarına derman bulan sıradan insanlar içindir ve güçlü zeka ve algılama sahibi insanlar, batıni yüzü oluşturan derin bilim ve felsefeyle kendilerini besler. (IV, p-46).
‘Temizlik Kardeşleri’ tapınmaların iki tip olduğunu söylemektedir: Biri ibadetin şeriattaki kurallı biçimi, diğeri ise Kardeşler’in (İkhvan’ın) “ibadat al-falsafiyah al-ilahiyyah” (tanrısal felsefe ibadeti) adını verdikleri tapınmadır. (IV, P-301 vd.). Şer’i ibadeti izleyenler, Şeriatın tüm zahiri (exoteric) yasalarına ve onun tarafından konulmuş kurallara boyun eğer-itaat ederler. Fakat felsefi tapınmaya doğru kayma ve eğilim duymalar, Kutsal Kuran’ın buyurduğu ‘al-Rasikhun fi’l ‘ilm’ (tanrısal bilimin büyük sütunları, temel direkleri)’den dolayıdır. Bu tapınma tipini uygulayanlar, Kuran ayetlerini gerçek anlamını ve onun batıni (esoteric) özünü bilirler. Onlar batın ilminin sahibidirler.
Böylece görülecektir ki, ‘Temizlik Kardeşleri’ (İkhvanus Safa), şeriatın sıradan halk için önemini vurgulamasına ve onlar için, kural olarak itaat etmenin gerekli olduğunu düşünmelerine rağmen, kendileri daha yüksek pozisyonu, son gerçeklik bilimi-ilm al-haqiqah ve yüksek felsefi bilimler içine daldırılmış olan bilimin temel direklerininkine (al-rasikhun fi’l ‚ilm) uyarlamışlardır. Yine İkhvan al-Safa’ya, yani Temizlik Kardeşleri’ne göre, düşük düzeydeki ruhlar / aşağı dereceden ruhlar maddesel dünyadan kendilerini ayıramaz ve bu dünyanın denizine dalıp kalırlar. İnsan ruhunu özgürleştüren bilim, felsefe ve hikmettir ve onu tanrısal aşamalar içinde daha yühsek duruma uyumlu kılar.
Abartmadan söylemek gerekirse, ‘Temizlik Kardeşleri’, Risaleler’de zamanlarının tüm mevcut bilimlerini toplamış ve öğrenim dünyası üzerinde derin ve silinmez damgalarını bırakmıştır. Abbasiler, Yunan bilimlerini Arapça çeviriler aracılığıyla tanıtmaya çalıştılar. Onların yaptığı, Yunan bilimini Arapça ile İslam aydınlarının kullanımına sunmaktı. Kuşkusuz bunda başarı da sağlandı. Fakat Ikhwanus Safa’nın (Temizlik Kardeşleri) yaptığı ise, Yunan bilimiyle İslam bilimini birleştirip tümleştirmekti ve bu birleşim gerçekten çok yaratıcı bir sentez oldu. Temizlik Kardeşleri, İslam bilimini, Yunan bilimi kadar yüksek düzeye çıkardılar; bu İslam dünyası için çok daha büyük bir başarıydı.
Asghar Ali Engineer: Ikhwan-us Safa: A rational and liberal approach to Islam I, II. , http://www.davoodi-bohras.com/)
* Bu bölümü, henüz basılmamış olan “İnanç, düşünce ve siyasal tarih bağlamında ALEVİLİK” kitabımızdan aktardık.
1 Yves Marquet, La philosophie des Ikhwan al-Safa‘: de Dieu a l’homme (Temizlik Kardeşleri felsefesi: Tanrıdan İnsana) iii, Ixi, 680 sayfalık doktora tezi, Lille Üniversitesi Tez Çoğaltma Servisi, Lille-1973; Yves Marquet: “La philosophie des Ihwan al-Safa‘: L’Imam et la societe”, Travaux et Documents, No. 1. (278 sayfa), Dakar Universitesi, Edebiyat ve İnsan Bilimleri Fakültesi, Arapça Departmanı, Dakar 1973; Yves Marquet, “Ikhwan al-Safa” Encyclopaedia of İslam s.1070-76 (Bu makale M. Plessner tarafından Israel Oriental Studies II, 1972: 353-61’de acımasızca eleştirilmiştir.)
Ayrıca Asghar Ali Engineer, Rasail Ikhwan-as Safa – The Epistles of the Brethren of Purity; Susanne Diwald’ın, Rasail Ikhwan al-Safa çalışması ve Hamdani’nin eleştirisi; F.W. Zimmermann’ın Yves Marquet’in kitabını eleştiren makalesi (İsmaili web sayfasından) vb. çalışmalar dikkat çekmektedir.